HERKONU FORUM SİTESİ

Herkonu Forum Sitesi'ne Hosgeldiniz.

OTİSTİKLERİN EĞİTİM VE TEDAVİSİNDE SANATLA ÇALIŞMA -3 FLAPPINGBUTT

Ailemize katilmak ister misiniz ? glsme


Join the forum, it's quick and easy

HERKONU FORUM SİTESİ

Herkonu Forum Sitesi'ne Hosgeldiniz.

OTİSTİKLERİN EĞİTİM VE TEDAVİSİNDE SANATLA ÇALIŞMA -3 FLAPPINGBUTT

Ailemize katilmak ister misiniz ? glsme

HERKONU FORUM SİTESİ

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

HERKONU

Similar topics


      OTİSTİKLERİN EĞİTİM VE TEDAVİSİNDE SANATLA ÇALIŞMA -3

      pamukşeker20
      pamukşeker20
      Yasaklı
      Yasaklı


      Kayıt tarihi : 08/03/08
      Kadın
      Mesaj Sayısı : 540
      Burç Sembolü : Balık / 20 Şubat -  20 Mart
      Yaş : 50
      Mesleği : oğlum
      Medeni Durumu : Bekar
      Çocuk Sayısı : 1
      Eğitim Durumu : üniversite
      Yaşadığı Şehir / Ülke : Denizli
      Resim Resim : OTİSTİKLERİN EĞİTİM VE TEDAVİSİNDE SANATLA ÇALIŞMA -3 Girlmmel3ks
      Yasaklanma Sebebi Yasaklanma Sebebi : ---
      Sevdiğim Sözler Sevdiğim Sözler : KEŞKE BUGÜN BİLDİĞİMİ DÜN BİLSEYDİM!!!
      Site Puanı Site Puanı : 49
      Rep Puanı Rep Puanı : 30

      OTİSTİKLERİN EĞİTİM VE TEDAVİSİNDE SANATLA ÇALIŞMA -3 Empty OTİSTİKLERİN EĞİTİM VE TEDAVİSİNDE SANATLA ÇALIŞMA -3

      Mesaj tarafından pamukşeker20 Çarş. 28 Mayıs 2008, 10:45 am

      ''Bütünlük ve sınırlılık''

      Benlik gelişiminde canlılık ve eylemlilik katmanlarından sonra gelen iki önemli katman,''bütünlük'' ve''sınırlılık''olarak tanımlanmıştır. .(Scharfetter, 1995) Bedensel bütünlük ve sınırlılık da''ben'' in farkındalığı ile sağlanan süreçlerdir. Diğer psikotiklerden bazıları gibi otistik de bedenini bizim algıladığımızdan farklı algılayabilir. Orantıları değişmiş, parçalanmış, çözülmüş, donmuş gibi duyumlar içinde olabilir.'Ben ve ben olmayan'ın ayrımı ortadan kalktığında kişi kendini dış etkenlere karşı savunmasız, teslim edilmiş hisseder. Kendi beden kısımlarını başka nesnelerden ayırdedemez. Sınırların belirsizliğinin verdiği korku ile göz temasından, kendine dokunulmasından kaçınır. Ben ve ben olmayanın nerede başlayıp nerede bittiğini farkedememe sonucunda oluşan iletişim bozukluğu, başkalarına ulaşamamanın getirdiği çaresizlikle otistik geri çekilme başlar. Bunun sonucunda bazen özel semboller ve kendine ait bir dil geliştirir.

      Otistiklerde, anlamsız sesler, hece veya sözcükler ve bunlara eşlik eden garip davranışlar, bazı nesnelere aşırı bağımlılık, sanki o nesnenin bir parçası imiş gibi davranma hali görülebilmektedir. Otistik, artmış bir dikkatle bu tehditkar dünyayı en ince ayrıntılarına kadar algılayabilmek için çabalamaktadır. Otistiklerin bir fotoğraf makinası gibi çevredeki tüm görüntü ve sesleri farketmeleri bu sınırlılık bozukluluğunun bir belirtisidir. (yağmur adamın yere dağılan kibritlerin sayısını bilmesi, rehberdeki numaraları ezberlemiş olması veya uçak kazalarının tarih ve sefer sayılarını biliyor olması gibi) Çevredeki insanların ses ve mimiklerine de son derece duyarlı hale gelmişlerdir. Bazen birinin kafasındaki bir düşünceyi farkedip ifade edebilirler veya bir insanın aklındaki bir endişenin bedene yansıyan ip uçlarından endişe ve korkuyu sezip korkabilir ve durup dururken saldırgan eylemler gösterebilirler.

      Sanat terapisti otistiklere belirgin ve görev yükleyici biçimde yönelmez. Mekanı ve zamanı kullanarak kendi sınırlılığını ortaya koyar. Bazı dikkat çekici ancak özel bir ödevi, yönergeyi içermeyen eylemlerde bulunarak onun dikkatini çekmeyi dener. Seansın özel yapılandırılmış bir mekanda yapılması, başlarken ve biterken söylenen''başladı'' ve''bitti''sözleri sınırları hatırlatan dolaylı uyaranlardır. Mekanın farklılığı, terapideki yaşantıyı dış yaşantılardan ayırd etmekte, sınır kavramını yaşatmaktadır. Müzik terapisinde zile ve davula vurarak ses çıkarmaktan çok hoşlanan çocuklar terapistin sınırlaması ile''sıra'' kavramını kabullenip uymuşlardır. (Eracar, 1994) Kurallara, ya da diğer insanların sınırlarına uygun davranmak, kendi sınırları hakkında da geliştirici bir etki yaratır.. Ancak burada, kurallara uygun davranmayı çocuk kendi yönelişi ve ihtiyacı ile seçmekte, herhengi bir tehdit sonucu yapmamaktadır. (Bu noktanın davranış biçimlendirmede kullanılan pekiştirme tekniği ile karışması doğru olmaz. Zira pekişme, doğrudan bir ihtiyacın peşine düşen çocuğun spontan seçimi ile olmaktadır. Yani gerçek yaşamda hepimiz için olduğu gibi)


      ''Ben kimliği'' bozukluğu:

      Kim olduğunu, geçmişte ve şimdi aynı kişi ve kendi olduğunu algılama bozukluğudur. Değişmek, farklılaşmak duyumları; canlılık, bütünlük, sınırlılık bozuklukları ile paralel olarak bozuktur Benlik katmanları içinde üst bir katman olan kimlik katmanı, önceki gelişim aşamalarındaki bozukluklardan temellenerek biçim kazanır.(Scharfetter, 1995) Kendini daha ilkel bir canlı, bir hayvan sanma, cansız varlıkların yerinde hissetme gibi duyumlar oluşabilir. Ayna karşısında kendine bakma ihtiyacı, görüntüsüne kızgınlık, hatta agresyon gösterebilir. Aynaya bakarak kim olduğunu anlama isteği duyabilir. Tedavi yaklaşımında yüz ve ellere ağırlık verilerek bedensel tanıma ve farkındalık amaçlanır. Yüz ve eller bedensel kimliğin en önemli parçalarıdır. .(Scharfetter, 1995) Otistikler en çok ellerine bakar ve yabancı nesnelermiş gibi onlarla oynarlar.

      Müzik terapisinde eller, en doğal ritm araçlarıdır. Elleri çırpmak, hem kendi bedensel ritmininin bir anlatımı, hem de dışarıdan verilen bir ritme eşlik olanağı sağlar. Ellerle yapılan stereotipik devinimler müzik ve dans düzeneği içinde terapist tarafından tekrarlanır. Bu tekrarlar stereotipik davranış için hem doyma ve taşma sağlar, hem de kendi paternini dışarıdan görme açısından 'ayna'' işlevi görür. Terapi grupla yapılıyorsa başka çocukların da aynı düzenek içinde yer alması sanat yardımı ile sağlanır. Burada sanat ögeleri ile sağlanan dışavurum süreci süblimasyon (yüceltme) işlevi görür. Bir savunma düzeneği olarak ortaya çıkan stereotipik davranış paterni başkaları tarafından kabul görüp kullanılmaktadır. Böylece otistik bir yaşantı olmaktan çıkar.(Eracar, 1995)

      Sanatın çeşitli araçlarıyla yapılabilecek sınırsız sayıda ve nitelikte çalışma olanağı vardır. Burada verilen örnekler, özellikle sanatla terapinin gelişim bozukluğu tablolarında nasıl bir etki mekanizması ile işlyebildiğini tanımlamak amaçlı, sınırlı örneklerdir.

      Söylediklerimizi özetlemek gerkirse; sanat ögeleri simgeler yolu ile içte olanın dışavurumunu/ifade edilmesini sağlar. Bilinç dışına itilmiş ve deforme olmuş yaşantı ve duygu içeriği sanatın renk, ses, biçim,hareket,ezgi, ritm, dil araçları ile dışa vurulur. Dışa vurulan bu içerik, ruhsal aygıtın iyileşmesi ve reorganizasyonu için terapiste imkan verir ve zengin ip uçları sağlar. Giderilememiş ihtiyaçların simgesel yoldan gerçekleşmesini sağlamakla geçmişte yaşanan traumaların etkileri değişir.Hasta geçmişin etkisinden kurtulup şimdi ve burada olanı yaşama gücü kazanır. Yapılan çalışmalar sonunda ortaya çıkan ürünlerin sergilenmesi her zaman olmasa da bazen düşünülebilir. Sergileme, otistik dünya(lar)ın normal denilenler dünyasına attığı bir geçiş adımı olabilir. Dış dünyanın düzeni içinde kendine ait simgelerin kabul görmesi, hata onay, beğeni ve alkış alması sosyalleşme motivasyonu ve benlik gelişiminde iyileştirici bir noktaya denk gelebilir. Ancak sergileme yapılacak ise onu sunacağımız izleyici kitlesinin gerçek, içten ve dürüst bir şekilde tepki verebileceği ciddi bir sanatsal tasarım ve çerçeve içerisinde olması gerekir. Acıma duyguları ve yalnızca destek amaçlı sunulan beğeni tepkileri ve alkışlar otistikler ve diğer bütün farklı gelişenler için daha da aşağılayıcı bir durum yaratır. En azından etik duyarlılık bunu böyle düşünmemizi gerektirir.

      Terapotik ilişki ile destekleyici ilişkiler arasındaki paralellik bilinmektedir.(Scherler ,1996) Terapideki etkinlik ilişkisi ile çocukluktaki aile desteği benzerlik gösterir. Her ikisinde de benliğin ve benlik saygısının güçlendirildiği konusunda görüş birliği vardır. Winnicot, çocuk gelişiminde oyunun yerine ilişkin önemli saptamalarda bulunmaktadır. Oyun, çocukla ebeveyn (özellikle anne ) arasında bir geçiş alanı yaratmaktadır.(Winnicot,1996 ) Sanatla terapide otistikler için iyileştirici süreç de otistikle terapist arasında oluşan bu geçiş alanında gerçekleşmektedir.

      Otistiklerde /farklı gelişenlerde sanat terapisini kim. nasıl yapar?

      Otizm; tıp, psikoloji ve eğitimbilimleri başta olmak üzere insanla ilgili tüm disiplinleri birlikte olmaya zorlayan bir insan problemidir. Yazımızın başında art terapinin rehabilitasyon işlevinden öte bazı işlevlerinden sözetmiştik. Bu ayrımın altını burada çizmek gerekiyor. Zira ruhsal aygıtın oluşum, işleyiş ve bozulma mekanizmaları hakkında etraflı bir bilgi ve ayrıca tedavi işlevi olan ruh sağlığı hizmetlerini üstlenebilecek yetkinlik ve donanıma sahip bir ekip çalışmasına gerek vardır. Ekip bilim ve sanat alanında etik yeterliliği kazanmış ve işbirliği sağlayabilen kişilerden oluşur. Bilgi ve araçları kuramsal ve uygulamalı alanların belirli hedefleri yönünde kullanabilme becerisi içeren sağlam bir teorik yapı gerekmektedir. Tüm bunların yanında hastalardaki psikolojik süreçlerin tanınması, tanımlanması, değerlendirilmesi geliştirilmesi ve/ya değiştirilmesi için gerekli araştırma ve çalışmaları içeren duruma uygun projeler gerekmektedir.

      Çalışma yöntemleri ve teknikler:

      Sanat terapisi, kişisel ve profesyonel olarak derin klasik analiz birikimi olan iki insan, Margaret Naumberg ve Edith Kramer tarafından bulunmuştur. Psikodinamik yönelimli uygulamalarla kariyer yapan bu kişiler, bilinçdışı ve dürtü kuramı sayıltılarına dayalı olarak sanat terapisi yaklaşımını geliştirmişlerdir.

      Art terapi çalışmaları terapistin yönelimine uygun biçimde uygulanır. Daha çok dinamik, analitik ve fenomenolojik yönelim içinde kullanılmaktadır. (Blau, Reicher, 1995) Aktif yöntemler ve/ya pasif yöntemler, bu yöntemlerin içerdiği teknikler konservatif eserler veya doğaçlama sanat eylemi grup içinde veya bireysel çalışmalar olarak yapılır. Çok daha uzun ve ayrıntılı açıklama ve olgu örneklerini gerektiren teknikler konusu bu yazı sınırlarında ele alınamayacaktır.

      Türkiye'de sanatla terapi eğitimi :

      2004 Yılında Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı''sanatla terapi ve yaratıcılık''başlıklı bir sertifika prıgramı başlattı. Psikiyatristler, psikologlar, psikolojik danışmanlar, her daldan eğitimciler, özel eğitim öğretmenleri sanat öğretmenleri ve sanatçıların da kabul edildiği geniş bir katılımcı yelpazesine açık olan bu program 240 saatlik (dört eğitim yılında tamamlanan) uygulamalı bir eğitim. Mezuniyet tezleri ekipler halinde uygulanacak art terapi projelerini içerecek. İlk mezunlar arasından seçilecek yeni eğitimciler, yurt çapında daha geniş grupların eğitimi için organize olup çalışacaklar. Yaklaşık 50 civarında katılımcı ile program ümit verici biçimde devam ediyor.


      Yrd. Doç Gr. Nevin Eracar
      alıntı

        Similar topics

        -

        Forum Saati Salı 19 Mart 2024, 9:15 am