Öğrendikleri bir beceri ya da davranışı genelde bir durumda öğrenir ve
bunu başka durumlara genelleyemezler. Örneğin merdiven basamaklarını
çıkarken 10 kadar sayan bir çocuk masanın üzerine konan oyuncakları
sayamayabilir. Öğrendiği bir beceriyi farklı materyallerle, farklı
ortamlarla ve farklı kişilerle çalıştıkça bu beceriyi genellemeyi
öğrenir. Genelleme sürecine ulaştıktan sonra gereksinim duyduğunda bu
beceriyi kullanabilir. Pek çok otistik çocuk annesiyle iletişiminde
kullandığı bazı kelimeleri bir başkası ile iletişimde kullanmaz. Okulda
çok iyi yaptığı eşleştirmeyi evde yapmaz. Bu nedenle bazı beceriler
ağır otistik özellikleri olan çocuklarda her ortamda, herkesle, her durumda
ve her materyalle denerek çok uzun bir sürede ve çok tekrarla
kazanılabilirler.Bu özelliklerin bazıları, hatta birçoğu öğrenme
güçlüğü, zihinsel yetersizlik gösteren bireylerde de görülmektedir.
Ancak otistik özellikleri olanlarda, hepsinin bir arada ve karşılıklı
etkileşim içinde olması anlaşılması daha güç ve karmaşık sorunlara yol
açmaktadır. Anlama, Düşünme, Öğrenme Özelliklerini Etkileyen Diğer
Etkenler: Becerilerin Gelişim Alanlarına Göre Farklılıklar Göstermesi:
Normal çocuklarda her gelişim alanındaki beceri düzeyi birbirine yakındır.
Oysa otistik birey bir alanda "yetenek adacığı", ama diğer pek çok alanda
yaşının çok altında beceri düzeyine sahip olabilir. Örneğin arabaların
markalarını, modellerini tanıma konusunda son derece başarılı olurken,
araba resmi çizemeyebilir veya sabah ne yediğini hatırlamayabilir. Temel pek
çok kavramı öğrenmekte güçlük çekerken, okumada çok iyi olabilir.
Otistik çocukların gelişim alanlarındaki bu çok büyük farklılıklar
eğitimin içeriğini, niteliğini etkiler.Taklit, Model Almada Yetersizlik:
Normal bir çocuğun çevresindeki kişileri gözlemleyerek ve taklit ederek
öğrendiği pek çok beceri, by by yapma, el yıkama vb otistik çocuk için
özel olarak öğretilmesi gereken becerilerdir. Otistik birey çevresindeki
kişilerden çok nesnelere ilgi duyar, bu nedenle insanların davranışlarına
dikkat etmez. Bu davranışlar onun için anlamlı olmadığından onları
taklit etmez. Bu nedenle diğer çocukların kendiliğinden, çevresindeki
kişileri gözlemleyerek, taklit ederek öğrendiği pek çok beceriyi, otistik
çocukların eğitimle öğrenmeleri gerekir.Merak duygusunun olmayışı ve
öğrenmeye yönelik motivasyonda yetersizlik:
Merak duydukları alanlar, ilgileri son derece sınırlıdır. Bir veya birkaç
alanla ilgili motivasyonları ve konsantrasyonları yüksektir. Ancak,
ilgilendikleri alan dışında bir etkinliğe yönlendirildiklerinde, bir şey
yapmaları istendiğinde yapmak istemezler ve çoğu zaman direnç gösterirler.
İlgi alanlarının sınırlılığı nedeniyle öğrendikleri de
sınırlıdır. Çevrelerinde olup bitene ilgisizlikleri, öğrenmeye yönelik
motivasyonlarının olmayışları, nasıl bir öğrenme stratejisi belirlememiz
gerektiğini etkileyen temel faktörlerdendir.Bellek Mekanizmasındaki
Farlılıklar:
İlgi duydukları konuları öğrenmelerindeki hız ve ezberledikleri
sayıların, isimlerin, metinlerin, şarkıların vb çokluğu şaşırtıcı
düzeyde olabilir. Ancak bu ezbere bildikleri bilginin ne anlama geldiğini ve
içeriğini kavrama konusunda güçlüklere sahiptirler.
Yapılan bellek
çalışmalarında, bir sayı veya sözcük dizisini ezberleyen otistik
çocukların bunları aynı sırada hatırladıkları, normal çocukların ise
ezberlenenler arasındaki ilişkiyi kurarak hatırladıkları belirlenmiştir.
Bu ise, otistiklerin öğrenilecek bilgiyi birbiriyle ilişkisi olan bir
bütünün parçaları olarak değil, ayrı ayrı/ kopuk bilgiler olarak
algıladıklarını ve böyle öğrendiklerini; öğrendikleri sırada
hatırladıklarını yani kodlama yetersizliği gösterdikleri anlamına
gelmektedir. Bilgileri, birbirleriyle ilişkisiz parçalar halinde öğrenmeleri
nedeniyle anlamını kavramakta yetersiz kalırlar. Örneğin "yağmur yağdı,
şemsiyeni aç" cümlesini ilişkisiz dört ayrı kelime olarak bellerler ve
size aynen tekrar edebilirler. Ancak "neden şemsiyeni açtın?" sorusuna cevap
veremezler. Çünkü yağmur yağması ile şemsiye açılması arasındaki
bağlantıyı kuramamış, sadece arka arkaya gelen bir dizi kelime olarak
öğrenmiş ve tekrar etmişlerdir.Katı Ve Tekrarlayıcı Davranışlar:
Otistik bireyler aynı şeyleri takıntılı bir şekilde tekrar tekrar
yapmaktan hoşlanırlar. Bu nedenle öğrendiklerini, yeni ve biraz farklı bir
duruma transfer etmekte güçlük çekerler. Masada öğrendikleri bir beceriyi
yerde oturunca veya başka odaya gidince yapamayabilirler. Çubuklarla 10'a
kadar sayabilirken, toplarla sayamayabilirler. İşte bu aynılığı koruma
isteği, davranışlardaki katılık ve tekrarcılık hem yeni şeyleri
öğrenmelerini zorlaştırır, hem de öğrendiklerini yeni durumlara
uygulamada/genellemede sorunlara yol açar.Oyun Azlığı Veya Tekdüze Oyunlar:
Bir etkinliği, oyunu, bir oyuncağı hep aynı biçimde oynamaktan
hoşlanırlar veya hiçbir oyuncakla ilgilenmeyip etrafta amaçsızca
dolaşabilirler Yap-bozlar, legolar gibi takılıp çıkarılıp, dizilen
oyuncaklarla tekdüze oyunlar oynarlar. Ya da oyuncaklarla ağza sokma, atma,
bir yere vurma gibi amacına uygun olmayan bir şekilde oynarlar. Bu nedenle
oyunla öğrenecekleri, keşfedecekleri pek çok beceriyi kazanmakta zorluk
çekerler. Özellikle oyun taklidi ile kazanacakları, geliştirecekleri
becerileri, kavramları kazanamazlar. Örneğin kendilerinin yalnızca üst
üste dizdikleri küplerle yol, köprü, ev yapan birini taklit ederekaynı
şeyleri yapamazlar. Bu nedenle yeni, daha gelişmiş oyunları, oyuna katılıp
diğer insanları taklit etmedikleri için öğrenemezler. Ya da yeni şeyler
deneme yerine, hep aynı şekilde oynadıkları için deneme yanılma yoluyla,
yeni oyunlar geliştiremezler. Bir ayakkabı kutusunu garaj olarak kullanmak
gibi, yaratıcı, hayali oyunlar oynayamadıkları için, ilişkilendirme, akıl
yürütme gibi bilişsel beceri gelişimleri ve oyunla öğrenmeleri
sınırlıdır.Duyusal/Algısal Farklılıklar:
Otistik özellikleri olan bireylerin görme, işitme, dokunma, tatma, koklama,
hareket ve acıyı hissetme duyularında işlemleme farklılıkları vardır. Bu
nedenle tuhaf sesleri dinlemek, dönen bir nesneyi seyretmek, titreşimleri
duymak için cisimlere yanağını dayamak, kendini dolapla duvar arasına
sıkıştırmak, acı verebilecek bir çarpmadan rahatsız olmamak, tuhaf
yiyecekleri tercih etmek vb. gibi farklı duyusal tepkileri vardır.
Otistiklerin uyaranlara yönelik farklı duyusal tepkileri, öğrenme
biçimlerini etkiler.Aşırı Anksiyete (kaygı):
Otistik bireyler çoğunlukla aşırı anksiyete (kaygı), ajitasyon
gösterirler. Bu davranışlarının çevrelerinde ne olup bittiğinin
anlaşılamaması, kendilerinden ne beklendiğinin anlaşılamaması ile ilgili
olduğu düşünülmektedir.
. Otistik bireyler bulundukları ortamda, gürültü,
düzensizlik olduğunda, beklemek gereken durumlarda, yanlış yapan birinin
olduğu durumlarda, "hayır" dendiğinde, bir eşya kaybettiklerinde ve
engellenmeye yönelik toleranslarının düşük olması nedeniyle,
engellendiklerinde stres yaşarlar; bağırma, kendine veya başkasına yönelik
saldırganlık, stereotipik hareketler vb yaparlar. Eğitim sürecinde
alıştıkları dışında, yeni davranışlara yönlendirildikçe kaygılı,
endişeli ve ajite olurlar.Yukarıda birinci ve ikinci bölümde anlatılan
anlama, düşünme ve öğrenme özelliklerini belirleyen üç temel faktör
ise; zihinsel yeteneğin düzeyi (zeka kapasitesi), otizmin derecesi ve dil
becerilerinin düzeyidir.Zihinsel yeteneğin Düzeyi:
Otistik bireylerin % 10- 15′i normal ve normal üstü zeka, % 25-35′i
sınır zeka ile hafif zeka geriliği, geriye kalanlar ise orta ve ağır
düzeyde zeka geriliği grubundandır. Zeka kapasitesi, NEYİ, NE KADAR?
öğreneceğimizi belirler. Zeka kapasitesi bireyin sembolik, kavramsal bilgiyi
kazanabilme düzeyini, yani algılama, akıl yürütme, belleme, hatırlama gibi
bilişsel süreçlerindeki kapasiteyi, NE KADAR öğrenebileceğini belirleyen
temel faktördür.Otizmin Derecesi:
Otizm, hafif otistik davranış özelliklerinden, ağır otistik özelliklere
kadar geniş bir yelpazedir. Otistik özelliklerin düzeyi, birinci bölümde
anlatılan algılama, anlama, akıl yürütme, belleme, hatırlama gibi
bilişsel süreçlerin NASIL işleyeceğini ve NASIL öğreneceğini etkiler.
Otistik bireyler bilgiyi "normal"lere göre farklı bir bilgi işleme
sürecinden geçirirler.Dil Becerileri:
Nasıl düşündüğümüzü, ne hissettiğimizi anlatmanın aracı olan sözel
dildeki ve konuşmanın/iletişimin diğer formları olan yüz ifadeleri,
mimikler ve beden dilindeki güçlükler otistik bireyi diğerlerinden ayıran
temel özelliklerdendir. Alıcı dil düzeyi, eğitimde kullanılacak dil
düzeyini, ifade edici dil düzeyi kendini ifade edebilme, sözel iletişimi
eğitimde kullanabilme kapasitesini etkiler. Her bireyin bu alandaki
güçlüğünün derecesi anlama, düşünme ve öğrenme düzeyini etkiler.
Her otistik çocuğun zeka düzeyi, otizminin derecesi ve dil düzeyi
farklıdır. Bu nedenle, bu üç faktörün etkileşimi ve dengesi her bir
bireyin nasıl düşüneceğini ve öğreneceğini etkiler. Zihinsel kapasitesi
normal ve normal üstü çocuklar kavramsal /bilişsel becerileri öğrenme
konusunda daha az zorluk yaşarlar, otistik özellikleri daha hafif çocuklar
sosyal becerileri ve dilin iletişim amaçlı kullanımını daha kolay
kazanırlar. Bu nedenle zeka düzeyi 70 ve üzeri olan, otistik özellikleri
hafif (değişikliklere karşı dirençleri çabuk kırılan, agresif
davranışları olmayan, stereotipik davranışları sosyal bir ortamı
bozmayacak düzeyde olan ve sınırlı da olsa sosyal etkileşime giren) yüksek
işlevli otistikler eğitimden maksimum düzeyde yararlanırlar, okul
yıllarında çoğu formal eğitim sürecine adapte olabilirler. Çok hafif
otistik özellikleri olan ancak daha ağır derece zihinsel yetersizliği olan
çocuklar sosyal beceriler konusunda iyi düzeye ulaşarak arkadaşlık
becerilerini geliştirebilirken, bilişsel alanda soyut kavramları ve akademik
becerileri öğrenme düzeyine ulaşamazlar. Hem ağır otistik özellikleri
olan hem de ağır düzeyde zihinsel yetersizliği olan çocuklar özbakım
becerileri gibi temel günlük yaşam becerilerini iyi bir eğitimle
kazanabilirler.
Otistik özellikleri olan çocuklarla çalışan meslek
elemanlarının ve ailelerinin eğitim sürecinde ve günlük yaşam içindeki
tüm iletişimlerinde bu özellikleri hatırlamaları, "çocuğu daha iyi
anlamalarında" ve sorun olarak algıladıkları pek çok davranışı
sonlandırmalarında yardımcı olacaktır. Bunun yanı sıra, farklı
özellikleri nedeniyle öğrenme güçlüğü/yetersizliği yaşayan çocuklar
için kullanılan eğitim programları ve yöntemleri yerine otizmin doğasına
uygun geliştirilmiş programların kullanılmasının daha etkili olacağı
açıktır. Kaynak: Çoluk Çocuk Dergisi / Aralık 2005 / Sayı 55 /
bunu başka durumlara genelleyemezler. Örneğin merdiven basamaklarını
çıkarken 10 kadar sayan bir çocuk masanın üzerine konan oyuncakları
sayamayabilir. Öğrendiği bir beceriyi farklı materyallerle, farklı
ortamlarla ve farklı kişilerle çalıştıkça bu beceriyi genellemeyi
öğrenir. Genelleme sürecine ulaştıktan sonra gereksinim duyduğunda bu
beceriyi kullanabilir. Pek çok otistik çocuk annesiyle iletişiminde
kullandığı bazı kelimeleri bir başkası ile iletişimde kullanmaz. Okulda
çok iyi yaptığı eşleştirmeyi evde yapmaz. Bu nedenle bazı beceriler
ağır otistik özellikleri olan çocuklarda her ortamda, herkesle, her durumda
ve her materyalle denerek çok uzun bir sürede ve çok tekrarla
kazanılabilirler.Bu özelliklerin bazıları, hatta birçoğu öğrenme
güçlüğü, zihinsel yetersizlik gösteren bireylerde de görülmektedir.
Ancak otistik özellikleri olanlarda, hepsinin bir arada ve karşılıklı
etkileşim içinde olması anlaşılması daha güç ve karmaşık sorunlara yol
açmaktadır. Anlama, Düşünme, Öğrenme Özelliklerini Etkileyen Diğer
Etkenler: Becerilerin Gelişim Alanlarına Göre Farklılıklar Göstermesi:
Normal çocuklarda her gelişim alanındaki beceri düzeyi birbirine yakındır.
Oysa otistik birey bir alanda "yetenek adacığı", ama diğer pek çok alanda
yaşının çok altında beceri düzeyine sahip olabilir. Örneğin arabaların
markalarını, modellerini tanıma konusunda son derece başarılı olurken,
araba resmi çizemeyebilir veya sabah ne yediğini hatırlamayabilir. Temel pek
çok kavramı öğrenmekte güçlük çekerken, okumada çok iyi olabilir.
Otistik çocukların gelişim alanlarındaki bu çok büyük farklılıklar
eğitimin içeriğini, niteliğini etkiler.Taklit, Model Almada Yetersizlik:
Normal bir çocuğun çevresindeki kişileri gözlemleyerek ve taklit ederek
öğrendiği pek çok beceri, by by yapma, el yıkama vb otistik çocuk için
özel olarak öğretilmesi gereken becerilerdir. Otistik birey çevresindeki
kişilerden çok nesnelere ilgi duyar, bu nedenle insanların davranışlarına
dikkat etmez. Bu davranışlar onun için anlamlı olmadığından onları
taklit etmez. Bu nedenle diğer çocukların kendiliğinden, çevresindeki
kişileri gözlemleyerek, taklit ederek öğrendiği pek çok beceriyi, otistik
çocukların eğitimle öğrenmeleri gerekir.Merak duygusunun olmayışı ve
öğrenmeye yönelik motivasyonda yetersizlik:
Merak duydukları alanlar, ilgileri son derece sınırlıdır. Bir veya birkaç
alanla ilgili motivasyonları ve konsantrasyonları yüksektir. Ancak,
ilgilendikleri alan dışında bir etkinliğe yönlendirildiklerinde, bir şey
yapmaları istendiğinde yapmak istemezler ve çoğu zaman direnç gösterirler.
İlgi alanlarının sınırlılığı nedeniyle öğrendikleri de
sınırlıdır. Çevrelerinde olup bitene ilgisizlikleri, öğrenmeye yönelik
motivasyonlarının olmayışları, nasıl bir öğrenme stratejisi belirlememiz
gerektiğini etkileyen temel faktörlerdendir.Bellek Mekanizmasındaki
Farlılıklar:
İlgi duydukları konuları öğrenmelerindeki hız ve ezberledikleri
sayıların, isimlerin, metinlerin, şarkıların vb çokluğu şaşırtıcı
düzeyde olabilir. Ancak bu ezbere bildikleri bilginin ne anlama geldiğini ve
içeriğini kavrama konusunda güçlüklere sahiptirler.
Yapılan bellek
çalışmalarında, bir sayı veya sözcük dizisini ezberleyen otistik
çocukların bunları aynı sırada hatırladıkları, normal çocukların ise
ezberlenenler arasındaki ilişkiyi kurarak hatırladıkları belirlenmiştir.
Bu ise, otistiklerin öğrenilecek bilgiyi birbiriyle ilişkisi olan bir
bütünün parçaları olarak değil, ayrı ayrı/ kopuk bilgiler olarak
algıladıklarını ve böyle öğrendiklerini; öğrendikleri sırada
hatırladıklarını yani kodlama yetersizliği gösterdikleri anlamına
gelmektedir. Bilgileri, birbirleriyle ilişkisiz parçalar halinde öğrenmeleri
nedeniyle anlamını kavramakta yetersiz kalırlar. Örneğin "yağmur yağdı,
şemsiyeni aç" cümlesini ilişkisiz dört ayrı kelime olarak bellerler ve
size aynen tekrar edebilirler. Ancak "neden şemsiyeni açtın?" sorusuna cevap
veremezler. Çünkü yağmur yağması ile şemsiye açılması arasındaki
bağlantıyı kuramamış, sadece arka arkaya gelen bir dizi kelime olarak
öğrenmiş ve tekrar etmişlerdir.Katı Ve Tekrarlayıcı Davranışlar:
Otistik bireyler aynı şeyleri takıntılı bir şekilde tekrar tekrar
yapmaktan hoşlanırlar. Bu nedenle öğrendiklerini, yeni ve biraz farklı bir
duruma transfer etmekte güçlük çekerler. Masada öğrendikleri bir beceriyi
yerde oturunca veya başka odaya gidince yapamayabilirler. Çubuklarla 10'a
kadar sayabilirken, toplarla sayamayabilirler. İşte bu aynılığı koruma
isteği, davranışlardaki katılık ve tekrarcılık hem yeni şeyleri
öğrenmelerini zorlaştırır, hem de öğrendiklerini yeni durumlara
uygulamada/genellemede sorunlara yol açar.Oyun Azlığı Veya Tekdüze Oyunlar:
Bir etkinliği, oyunu, bir oyuncağı hep aynı biçimde oynamaktan
hoşlanırlar veya hiçbir oyuncakla ilgilenmeyip etrafta amaçsızca
dolaşabilirler Yap-bozlar, legolar gibi takılıp çıkarılıp, dizilen
oyuncaklarla tekdüze oyunlar oynarlar. Ya da oyuncaklarla ağza sokma, atma,
bir yere vurma gibi amacına uygun olmayan bir şekilde oynarlar. Bu nedenle
oyunla öğrenecekleri, keşfedecekleri pek çok beceriyi kazanmakta zorluk
çekerler. Özellikle oyun taklidi ile kazanacakları, geliştirecekleri
becerileri, kavramları kazanamazlar. Örneğin kendilerinin yalnızca üst
üste dizdikleri küplerle yol, köprü, ev yapan birini taklit ederekaynı
şeyleri yapamazlar. Bu nedenle yeni, daha gelişmiş oyunları, oyuna katılıp
diğer insanları taklit etmedikleri için öğrenemezler. Ya da yeni şeyler
deneme yerine, hep aynı şekilde oynadıkları için deneme yanılma yoluyla,
yeni oyunlar geliştiremezler. Bir ayakkabı kutusunu garaj olarak kullanmak
gibi, yaratıcı, hayali oyunlar oynayamadıkları için, ilişkilendirme, akıl
yürütme gibi bilişsel beceri gelişimleri ve oyunla öğrenmeleri
sınırlıdır.Duyusal/Algısal Farklılıklar:
Otistik özellikleri olan bireylerin görme, işitme, dokunma, tatma, koklama,
hareket ve acıyı hissetme duyularında işlemleme farklılıkları vardır. Bu
nedenle tuhaf sesleri dinlemek, dönen bir nesneyi seyretmek, titreşimleri
duymak için cisimlere yanağını dayamak, kendini dolapla duvar arasına
sıkıştırmak, acı verebilecek bir çarpmadan rahatsız olmamak, tuhaf
yiyecekleri tercih etmek vb. gibi farklı duyusal tepkileri vardır.
Otistiklerin uyaranlara yönelik farklı duyusal tepkileri, öğrenme
biçimlerini etkiler.Aşırı Anksiyete (kaygı):
Otistik bireyler çoğunlukla aşırı anksiyete (kaygı), ajitasyon
gösterirler. Bu davranışlarının çevrelerinde ne olup bittiğinin
anlaşılamaması, kendilerinden ne beklendiğinin anlaşılamaması ile ilgili
olduğu düşünülmektedir.
. Otistik bireyler bulundukları ortamda, gürültü,
düzensizlik olduğunda, beklemek gereken durumlarda, yanlış yapan birinin
olduğu durumlarda, "hayır" dendiğinde, bir eşya kaybettiklerinde ve
engellenmeye yönelik toleranslarının düşük olması nedeniyle,
engellendiklerinde stres yaşarlar; bağırma, kendine veya başkasına yönelik
saldırganlık, stereotipik hareketler vb yaparlar. Eğitim sürecinde
alıştıkları dışında, yeni davranışlara yönlendirildikçe kaygılı,
endişeli ve ajite olurlar.Yukarıda birinci ve ikinci bölümde anlatılan
anlama, düşünme ve öğrenme özelliklerini belirleyen üç temel faktör
ise; zihinsel yeteneğin düzeyi (zeka kapasitesi), otizmin derecesi ve dil
becerilerinin düzeyidir.Zihinsel yeteneğin Düzeyi:
Otistik bireylerin % 10- 15′i normal ve normal üstü zeka, % 25-35′i
sınır zeka ile hafif zeka geriliği, geriye kalanlar ise orta ve ağır
düzeyde zeka geriliği grubundandır. Zeka kapasitesi, NEYİ, NE KADAR?
öğreneceğimizi belirler. Zeka kapasitesi bireyin sembolik, kavramsal bilgiyi
kazanabilme düzeyini, yani algılama, akıl yürütme, belleme, hatırlama gibi
bilişsel süreçlerindeki kapasiteyi, NE KADAR öğrenebileceğini belirleyen
temel faktördür.Otizmin Derecesi:
Otizm, hafif otistik davranış özelliklerinden, ağır otistik özelliklere
kadar geniş bir yelpazedir. Otistik özelliklerin düzeyi, birinci bölümde
anlatılan algılama, anlama, akıl yürütme, belleme, hatırlama gibi
bilişsel süreçlerin NASIL işleyeceğini ve NASIL öğreneceğini etkiler.
Otistik bireyler bilgiyi "normal"lere göre farklı bir bilgi işleme
sürecinden geçirirler.Dil Becerileri:
Nasıl düşündüğümüzü, ne hissettiğimizi anlatmanın aracı olan sözel
dildeki ve konuşmanın/iletişimin diğer formları olan yüz ifadeleri,
mimikler ve beden dilindeki güçlükler otistik bireyi diğerlerinden ayıran
temel özelliklerdendir. Alıcı dil düzeyi, eğitimde kullanılacak dil
düzeyini, ifade edici dil düzeyi kendini ifade edebilme, sözel iletişimi
eğitimde kullanabilme kapasitesini etkiler. Her bireyin bu alandaki
güçlüğünün derecesi anlama, düşünme ve öğrenme düzeyini etkiler.
Her otistik çocuğun zeka düzeyi, otizminin derecesi ve dil düzeyi
farklıdır. Bu nedenle, bu üç faktörün etkileşimi ve dengesi her bir
bireyin nasıl düşüneceğini ve öğreneceğini etkiler. Zihinsel kapasitesi
normal ve normal üstü çocuklar kavramsal /bilişsel becerileri öğrenme
konusunda daha az zorluk yaşarlar, otistik özellikleri daha hafif çocuklar
sosyal becerileri ve dilin iletişim amaçlı kullanımını daha kolay
kazanırlar. Bu nedenle zeka düzeyi 70 ve üzeri olan, otistik özellikleri
hafif (değişikliklere karşı dirençleri çabuk kırılan, agresif
davranışları olmayan, stereotipik davranışları sosyal bir ortamı
bozmayacak düzeyde olan ve sınırlı da olsa sosyal etkileşime giren) yüksek
işlevli otistikler eğitimden maksimum düzeyde yararlanırlar, okul
yıllarında çoğu formal eğitim sürecine adapte olabilirler. Çok hafif
otistik özellikleri olan ancak daha ağır derece zihinsel yetersizliği olan
çocuklar sosyal beceriler konusunda iyi düzeye ulaşarak arkadaşlık
becerilerini geliştirebilirken, bilişsel alanda soyut kavramları ve akademik
becerileri öğrenme düzeyine ulaşamazlar. Hem ağır otistik özellikleri
olan hem de ağır düzeyde zihinsel yetersizliği olan çocuklar özbakım
becerileri gibi temel günlük yaşam becerilerini iyi bir eğitimle
kazanabilirler.
Otistik özellikleri olan çocuklarla çalışan meslek
elemanlarının ve ailelerinin eğitim sürecinde ve günlük yaşam içindeki
tüm iletişimlerinde bu özellikleri hatırlamaları, "çocuğu daha iyi
anlamalarında" ve sorun olarak algıladıkları pek çok davranışı
sonlandırmalarında yardımcı olacaktır. Bunun yanı sıra, farklı
özellikleri nedeniyle öğrenme güçlüğü/yetersizliği yaşayan çocuklar
için kullanılan eğitim programları ve yöntemleri yerine otizmin doğasına
uygun geliştirilmiş programların kullanılmasının daha etkili olacağı
açıktır. Kaynak: Çoluk Çocuk Dergisi / Aralık 2005 / Sayı 55 /