ERTUĞRUL’UN OCAĞINDA BİR DEVLET DOĞUYOR
1258 yılında Ertuğrul’un Ocağı küçük Osmancıkla şenlenir. Söğüt’te o güne dek görülmemiş bir bayram yaşanır adeta. Kuzular kesilir, kazanlar kaynar, leziz mi leziz yemekler yapılır, fakir fukaranın karnı doyurulur. Meydan Kayı yiğitlerinin naraları ile dolar. At yarışları, cirit atmalar, güreşler, ok salmalar daha nice nice yarışlar, müsabakalar yapılır. Derken günler geçmeye, aylar ayları, yıllar yılları kovalamaya başlar. Osmancık da büyümüş ata binecek, eline kılıç alacak yaşa gelmiştir artık.
Ertuğrul Bey, Osman’ı en iyi şekilde yetiştirmek için büyük gayret sarf etmek de onun ilim, ahlak, edep, kuvvet ve cesaret bakımından en üstün dereceye ulaşmasını çabalamaktadır. Ertuğrul Bey, Osman’ı yetiştirmek için silah arkadaşları Akça Koca’yı, Konur Alp’i, Abdurrahman Gaziyi ve Turgut Alp’i görevlendirir. Bu gaziler de dur durak bilmeden saçları ve kaşları kapkara olan bu Kara Osman’ı yoğururarak, en ince savaş sanatlarını öğretirler. Onun gözü pek, güçlü, disiplinli ve tahammüllü bir yiğit olması için ellerinden geleni ardına koymazlar. Rum oğlanlarının çelik çomak oynadığı yıllarda O, ata binmeyi, kılıç kullanmayı, ok atmayı, kargı savurmayı öğrenir.
Kara Osman’ın belki de en çok sevdiği şeylerden birisi bu gazilerin savaş hatıralarını dinlemektir. Bir daha bir daha anlattırır doyamaz bir türlü destanlara, savaş hatıralarına. Önlerini keser, ayaklarına dolanır mutlaka anlattırmadan bırakmaz onları.
Sonra Mevlana Celaleddin Rumi’nin çağdaşı olan büyük veli Şeyh Edebalı’nın önünde diz çöker. Şeyh Edebalı’nın sohbetlerinden öyle bir feyz öyle bir zevk almakta ki Osman, hele peygamberimizin cihadlarını dinlemek yok mu, uçurup götürmektedir onu. Şeyh Edebalı Osman’ın ruhunu kalıba koymuş şekil veriyordur sanki. Onu yarınlara hazırlıyor himmetle, öyle nasihatler veriyor ki o nasihatler ona da torunlarına da ışık tutabilecek nitelikte:
“ Müslüman olsun, kafir olsun herkese iyilik yapın, affedici olun. Büyüklerinize ve âlimlere hürmetkâr davranın. Bereket büyüklerle beraberdir. Her işinizi Allah rızası için işleyin. Sözünüz ne ise işiniz o olsun. Doğruluktan ayrılmayın Allah için cihadı terk etmeyin. Vefa sahibi olun dostlarınızı unutmayın, danışmadan iş yapmayın. Sabırlı olunuz vaktinden önce çiçek açmaz..
Osman Şeyhini kırmamaya, ona sevgide ve saygıda kusur etmemeye çalışır her zaman. Çünkü babası Ertuğrul Bey’in sözleri de bu yöndedir:
“Dinle ey oğul! Edebalı’nın terazisi doğru tartar dirhem şaşmaz. Bana karşı gel ona gelme. Bana karşı gelirsen üzülür, incinirim. Ona karşı gelirsen gözlerim bakmaz, baksa da görmez olur. Göremez olurum seni. Edebalı soyumuzun ışığıdır. Var git şimdi bu dediklerimi de vasiyetim say.”
Şeyh Edebalı ve Ertuğrul Bey’in bu sözlerini hiçbir zaman aklından çıkarmayan Osman’ın bu keremli hali, ileride onun bir devlet sahibi olmasına ve kurduğu devletin tertemiz bir soyla yüzyıllarca adaletle yönetilmesiyle mükâfatlandırılacaktır.