HERKONU FORUM SİTESİ

Herkonu Forum Sitesi'ne Hosgeldiniz.

D.Bakır'ın Türklükle ilgili unutulan özelliği FLAPPINGBUTT

Ailemize katilmak ister misiniz ? glsme


Join the forum, it's quick and easy

HERKONU FORUM SİTESİ

Herkonu Forum Sitesi'ne Hosgeldiniz.

D.Bakır'ın Türklükle ilgili unutulan özelliği FLAPPINGBUTT

Ailemize katilmak ister misiniz ? glsme

HERKONU FORUM SİTESİ

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

HERKONU

Similar topics


      D.Bakır'ın Türklükle ilgili unutulan özelliği

      reco_54
      reco_54
      Ödüllü Üye
      Ödüllü Üye


      Kayıt tarihi : 12/03/08
      Erkek
      Mesaj Sayısı : 1666
      Burç Sembolü : Terazi / 24 Eylül - 23 Ekim
      Yaş : 53
      Mesleği : Otomativ
      Medeni Durumu : Evli
      Çocuk Sayısı : 1
      Eğitim Durumu : Lise
      Yaşadığı Şehir / Ülke : Bursa
      Resim Resim : ---
      Yasaklanma Sebebi Yasaklanma Sebebi : ---
      Sevdiğim Sözler Sevdiğim Sözler :
      İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur.
      Site Puanı Site Puanı : 583
      Rep Puanı Rep Puanı : 81

      D.Bakır'ın Türklükle ilgili unutulan özelliği Empty D.Bakır'ın Türklükle ilgili unutulan özelliği

      Mesaj tarafından reco_54 Paz 22 Şub. 2009, 4:13 pm

      D.Bakır'ın Türklükle ilgili unutulan özelliği 60824

      Erhan AFYONCU yazdı...

      Diyarbakır tarih boyunca sadece Türk devletlerine başkentlik etti

      Başbakanımız dün Diyarbakır’daydı. Diyarbakır’ı hayali başkent yapanlar, şehrin önemli bir özelliğini unutuyorlar. Diyarbakır, tarih boyunca iki Türk devletine İnaloğulları ve Akkoyunlular’a başkentlik etmişti...

      Diyarbakır, Dicle kenarında önemli ticaret ve ulaşım yolları kavşağında kurulmuştu. Bu yüzden tarih boyunca önemli bir şehir oldu. Diyarbakır, 639’da Halid bin Velid tarafından fethedilince şehirde Müslüman hakimiyeti başladı. Büyük Selçuklu hükümdarı Melikşah zamanında Mayıs 1085’te Diyarbakır Türk hakimiyetine girdi.

      İNALOĞULLARI’NIN BAŞKENTİ DİYARBAKIR

      Anadolu’nun Türkleşmesi sürecinde Selçuklular’ın yanı sıra birçok Türkmen beyliği önemli roller üstlendiler. 11. yüzyılın sonu ve 12. yüzyılın başlarında Güneydoğu Anadolu bölgesinde, Hasankeyf ve Mardin merkezli Artukoğulları, Erzen ve Bitlis merkezli Dilmaçoğulları, Siirt ve çevresinde Kızıl Arslanoğulları ve Diyarbakır merkezli İnaloğulları (Yınaloğulları) kurulmuştu. Bölgede 1095’ten 1183’e kadar hüküm süren İnaloğulları Beyliği’nin başkenti Diyarbakır’dı.

      Türkiye’nin genç ve çalışkan Ortaçağ tarihçilerinden Dr. Adnan Çevik’in Yınaloğulları ve Ortaçağ’da Diyarbakır üzerine önemli araştırmaları vardır. Selâhaddin Eyyubî 1183’te bölgeye hakim oldu. 1240’ta Türkiye Selçuklu Sultanı İkinci Gıyâseddin Keyhusrev Diyarbakır’ı zapt etti. Daha sonra Moğol hakimiyetine giren Diyarbakır, 14. yüzyılın ortalarında Celâyirliler’in eline geçti.

      Nisan 1394’te Timur tarafından zapt edilerek yağmalanan Diyarbakır 1401’de Güneydoğu Anadolu’nun önemli Türkmen beylerinden Akkoyunlu Karayülük Osman Bey’e verildi. Akkoyunlular devletlerini kurduktan sonra Diyarbakır’ı kendilerine başkent yaptılar.

      AKKOYUNLU TÜRKLERİ’NİN BAŞKENTİ

      Bölgenin diğer güçlü Türkmen beyliklerinden Karakoyunlular Diyarbakır’ı birkaç defa kuşattılar, fakat alamadılar. Akkoyunlular’ın en önemli hükümdarı Uzun Hasan Karakoyunlu ülkeleri tamamen fethedince Akkoyunlular’ın başkenti Tebriz’e nakledildi. Bununla beraber Diyarbakır Akkoyunlular’ın önemli merkezlerinden biri olmaya devam etti. İran ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da hüküm süren Akkoyunlu Devleti’ne son veren Safevi Türkmenleri bölgeye hakim oldular.

      Şah İsmail, 1507’de Diyarbakır’ı elegeçirip, valiliğini Ustaclu Muhammed Han’a verdi. Osmanlılar, 23 Ağustos 1514’te Çaldıran Savaşı’nda Safevîler’i mağlup ettikten sonra 1515’te Diyarbakır ve çevresi Osmanlı hakimiyetine girdi. Osmanlılar, Diyarbakır merkezli bir beylerbeylik kurarak bölgeyi idare ettiler.

      AKKOYUNLULAR

      Osmanlılar gibi Oğuz Türkleri’nden olan Akkoyunlular, Bayındır boyuna mensuptular. İsimleri besledikleri koyunlardan geliyordu ve yine besledikleri hayvanlardan aşiretlerinin adını alan Karakoyunlular ile düşmandılar. Akkoyunlular Diyarbakır ve civarında yaşarlarken, Karakoyunlular Muş bölgesinde hüküm sürüyorlardı. Akkoyunlular, Moğol istilasından kaçarak 14. yüzyılın ilk yarısında Diyarbakır bölgesine gelip, yerleşmişlerdi.

      1402’de Ankara Muharebesi’nden sonra Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da hakim olup, Akkoyunlu Devleti kurdular. 1450’lerde en büyük hükümdarları olan Uzun Hasan tahta geçti. Doğu Anadolu’yu tamamen fetheden Uzun Hasan, ezeli düşmanları olan Karakoyunlular’ın üzerine yürüdü ve 1467’de Karakoyunlu hükümdarı Cihanşah’ı mağlup ederek, Karakoyunlu Devleti’ni ortadan kaldırdı.

      Daha sonra Kirman ve Bağdad’ı ele geçirdi. Osmanlılar, Doğu Anadolu’da yayılmaya başlayınca Uzun Hasan’la karşılaştılar. Uzun Hasan, 1473’te Otlukbeli Muharebesi’nde ilk defa bir mağlubiyete uğradı. Bu muharebe Akkoyunlu Devleti’nin sonunu hazırladı. 1478’te Uzun Hasan’ın ölümünden sonra taht kavgaları ve Safevi Türkleri ile mücadele bitmek bilmedi.

      1500’de Akkoyunlu Devleti, Elvend ve Murad beyler arasında ikiye bölündü. Şah İsmail, 1501’de Elvend’i mağlup ederek, Tebriz’e girdi ve Safevi Devleti’ni kurdu. Daha sonra diğer Akkoyunlu hükümdarı Murad Bey üzerine yürüyen Şah İsmail, onu da yenerek Akkoyunlu Devleti’ni sona erdirdi.
      reco_54
      reco_54
      Ödüllü Üye
      Ödüllü Üye


      Kayıt tarihi : 12/03/08
      Erkek
      Mesaj Sayısı : 1666
      Burç Sembolü : Terazi / 24 Eylül - 23 Ekim
      Yaş : 53
      Mesleği : Otomativ
      Medeni Durumu : Evli
      Çocuk Sayısı : 1
      Eğitim Durumu : Lise
      Yaşadığı Şehir / Ülke : Bursa
      Resim Resim : ---
      Yasaklanma Sebebi Yasaklanma Sebebi : ---
      Sevdiğim Sözler Sevdiğim Sözler :
      İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur.
      Site Puanı Site Puanı : 583
      Rep Puanı Rep Puanı : 81

      D.Bakır'ın Türklükle ilgili unutulan özelliği Empty İNALOĞULLARI

      Mesaj tarafından reco_54 Paz 22 Şub. 2009, 4:15 pm

      İnaloğulları Beyliği


      Diyarbakır’da (Amid) bir asra yakın hüküm sürmüş olan Türk beyliği.
      Sultan Melikşah’ın ölümünden sonra çıkan karışıklıklar sırasında, son Mervânî Emîri Nâsırüddevle Mansûr, Meyyâfârikîn’i alarak Diyarbekir bölgesindeki emirliğini tekrar kurmaya çalıştı. Fakat Suriye Selçukluları Sultanı Tutuş, daha önce davrandığı için, Diyarbekir’i ele geçirerek, Sultan Emir Tuğtegin’i vali tayin etti. Tuğtegin, Sultan Tutuş ile birlikte Berkyaruk’a karşı savaşırken, esir düştü. Bu sırada Tuğtegin’in yokluğundan faydalanan Türk beyleri, Diyarbekir bölgesini paylaştılar. Sadr adlı bir Türk beyi de, Diyarbakır’a hâkim oldu. Musul emîri Kürboğa’nın şehri ele geçirme teşebbüsünü başarıyla önleyen Sadr, kısa süre sonra öldü. Yerine, beyliğin kurucusu olarak kabul edilen Türkmen beylerinden İnal geçti. Emir İnal da az sonra ölünce, yerine oğlu İbrahim geçti.

      Emîr İbrahim, Suriye Selçukluları Dımaşk kolunun sultanı Dukak’a tâbi oldu. 1098 senesinde, Haçlıların elindeki Antakya’yı geri almak için harekete geçen Musul Emîri Kürboğa idaresindeki Selçuklu ordusunda, İnaloğulları da yer aldı. Türkiye Selçukluları Sultanı Birinci Kılıç Arslan, 1105 senesinde Meyyâfârikîn’e gelince, Emîr İbrahim, tâbiiyetini bildirdi ve Sultan’la beraber, Musul Seferine katıldı. Birinci Kılıç Arslan, bu seferde ölünce, İnaloğulları kısa bir süre bir yere tâbi olmadılar. Ahlat Emîri Sökmen el-Kutbî’nin, 1108 senesinde Meyyâfârıkîn’i ele geçirmesiyle Diyarbekir bölgesi emîrlerinin yanında İbrahim de ona bağlandı. İnaloğlu İbrahim, 1109 senesinde ölünce, yerine oğlu Sa’düddevle Ebû Mansûr İl-Aldı geçti. İl-Aldı, 1115’te Cur Nehrinin doğusundaki, Meyyâfârıkîn’e bağlı kırk köyü ele geçirdi. 1124 senesinde, Diyarbakır’da faaliyetleri artan bozuk itikad sahibi İsmailîleri ortadan kaldırdı. Böylece, İsmailîlerin bozuk itikadı, bu bölgede yayılma imkânı bulamadı.

      Emîr Zengî, 1127 senesinde Musul’da, Aksungur’un yerine geçtikten sonra, topraklarını genişletmek istiyordu. Mardin Artuklu Emîri Timurtaş ile İl-Aldı birleşerek, Emîr Zengî’ye karşı koymaya çalıştılar. Fakat başarı sağlayamadılar. Emîr Zengî, Sercî’yi zaptetti. Bir müddet sonra Timurtaş, Zengî ile birleşerek, eski müttefiki İl-Aldı’nın hâkim olduğu Amid şehrini kuşattı. Bunun üzerine İl-Aldı, Harput Artuklu Emîri Davud’dan yardım istedi. Emîr Davud, yardım için Amid’e gelince, 1134 senesinde, şehir önlerinde, iki ordu karşılaştı. İl-Aldı ve Davud yenilerek kaleye çekildiler. Zengî ile Timurtaş, muhasaraya devam ettilerse de, kuvvetli surlara sahip olan şehri ele geçiremediler. Emîr İl-Aldı, 1142 senesinde vefat etti.

      Emîr İl-Aldı’nın ölümünden sonra, veziri Nisanoğlu Müeyyeddin ile çocukları, beyliğin idaresini ele aldılar. Vezir Müeyyeddin, İl-Aldı’nın oğlu Cemâleddin Şemsülmülûk Mahmud’u, emîrlik makamına geçirdi. 1144 senesinde, Atabeg Zengî, yeniden Diyarbekir bölgesine girerek İnaloğullarına ait Ergani, Hâlar, Tulhum ve Çermik gibi kale ve kasabaları zaptetti.

      İnaloğullarının merkezi Diyarbakır, 1160 yılından itibaren Artuklular'ın tehdidi altına girdi. 1163 senesinde, Artukluların, Şemseddin Sevinç kumandasında gönderdiği ordu, Amid’i (Diyarbakır) kuşattı. İki tarafın da mancınık gibi muhasara aletleri kullandığı bu kuşatma, dört ay sürdü. Şehrin düşeceğini anlayan Emîr Mahmud ve vezîri Ebü’l-Kâsım Ali, Danişmendli Yağıbasan’dan yardım istediler. Yardım isteğini kabul eden Yağıbasan, Artuklu Emîri Kara Arslan’ın damadı olmasına rağmen, onun topraklarına girdi ve bazı şehirlere taarruz etti. Kara Arslan, Amid kuşatmasını kaldırmak zorunda kaldı. Ertesi sene Kara Arslan, Amid’i tekrar kuşattı ise de, başarılı olamadı ve geri çekildi. Amid kadısı Nasiheddin, 1165 senesinde Hısnkeyfa’ya giderek, Kara Arslan ile İnaloğulları arasında bir anlaşma sağlamaya muvaffak oldu. 1179 senesinde Vezir Ebü’l-Kâsım Ali ölünce, yerine Mesud geçti.

      Hısnkeyfâ Artuklu emirliğinin başına, Fahreddîn Kara Arslan’ın ölümünden sonra Nureddin Muhammed geçerek Selahaddin Eyyûbî’ye tâbi oldu. Nûreddin’in tek isteği, Amid şehrine sahip olmaktı. Sultan Selahaddin de, Amid’i alınca, ona vereceğini vaad etti. Nitekim, 1183 senesinde, Selahaddin Eyyûbî kuvvetleri ile gelerek, şehri kuşattı ve uzun muharebelerden sonra, Nisan ayının yirmi dokuzunda Amid’e girdi. Selahaddin Eyyûbî, şehrin idaresini Nureddin’e verdi. Çok yaşlanmış olan İnaloğlu Mahmud’a hürmet ederek, maaş bağladı. Amid şehri, Artukoğullarına verildi. İnaloğulları beyliği de son buldu.

      İnaloğulları zamanında Amid (Diyarbakır), iktisadî ve kültürel bakımdan çok ilerledi. Şehirde önemli imar faaliyetlerinde bulunuldu. İl-Aldı zamanında yanan Ulu Cami, tekrar inşa edildi. İnaloğulları zamanında Amid’de dokuma sanayii çok gelişti. Bilhassa, halı, kumaş ve çadır bezleri îmâl ediliyordu. 1122 senesinde, Amid’e bağlı Zülkarneyn ve Ergani kaleleri civarında bakır madeni bulunmuş ve işletilmiştir.
      reco_54
      reco_54
      Ödüllü Üye
      Ödüllü Üye


      Kayıt tarihi : 12/03/08
      Erkek
      Mesaj Sayısı : 1666
      Burç Sembolü : Terazi / 24 Eylül - 23 Ekim
      Yaş : 53
      Mesleği : Otomativ
      Medeni Durumu : Evli
      Çocuk Sayısı : 1
      Eğitim Durumu : Lise
      Yaşadığı Şehir / Ülke : Bursa
      Resim Resim : ---
      Yasaklanma Sebebi Yasaklanma Sebebi : ---
      Sevdiğim Sözler Sevdiğim Sözler :
      İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur.
      Site Puanı Site Puanı : 583
      Rep Puanı Rep Puanı : 81

      D.Bakır'ın Türklükle ilgili unutulan özelliği Empty Artuklular (Artuklu, Artukoğulları) Beyliği

      Mesaj tarafından reco_54 Paz 22 Şub. 2009, 4:20 pm

      Artuklular (Artuklu, Artukoğulları) Beyliği



      Üç kol halinde Hısnkeyfa (Hasankeyf) ve Amid (Diyarbekir), Mardin ve Meyyafarikin (Silvan) ve Harput’ta hüküm süren bir Türkmen hanedanı.
      Hanedanın atası ve isim babası olan ve Oğuzların Döğer boyuna mensup bulunan Eksük oğlu Artuk, Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan’ın kumandanlarındandı. Anadolu’nun fethine katılıp, Yeşilırmak Vadisine kadar ilerledi. Anadolu’nun Türkleşip, İslamlaşmasına hizmet etti. Sultan Melikşah döneminde, Karmatileri itaat altına almak için, Bahreyn seferine çıktı. Melikşah’ın kardeşi Tutuş, ona gördüğü hizmetler karşılığı olarak Filistin’in idaresini verdi. Bununla beraber, Kudüs’te kısa bir müddet hüküm süren Artuk Bey, 1091 senesinde vefat etti.

      Artuk Beyin ölümünden sonra oğulları, Haçlılar ve onlarla işbirliği yapan Fatımîlerin baskıları sonucu bu bölgede fazla kalamadılar. Oğullarından Muinüddin Sökmen, Mezopotamya emirleri arasındaki çekişmeden faydalanarak ele geçirdiği Hısnkeyfa’da, Hanedanın birinci kolunu kurdu (1102).

      1. Hısnkeyfa (Hasankeyf) Artukluları (1102 - 1281)

      Sökmen, 1102 yılında Hısnkeyfa’da tesis etmiş olduğu beyliğini sağlamlaştırmak için, Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar’a bağlılığını arz etti ve onun hizmetine girdi. Sultanın emri üzerine, kardeşi İlgazi ile birlikte bazı ayaklanmaları bastırdı. Yeğeni Yakuti, 1103 yılında, Mardin’i ele geçirdi. Bu sırada Urfa, Antakya, Trablus ve Kudüs gibi şehirleri ele geçiren Haçlılar, Mardin ve Harran yörelerine de taarruzda bulunuyorlardı. Sökmen Bey, emir Çökermiş'le birlikte, Haçlıların bu faaliyetlerine karşı harekete geçerek, Urfa Haçlı Kontu Joscelin ile Kudüs Kralı Baudouin’in kumandasındaki Haçlı ordusunu, büyük bir bozguna uğrattılar. Joscelin ve Baudouin’in esir edildiği savaşta, Haçlılardan 30 bin kişi öldürüldü. Böylece, Haçlı ilerlemesine mani olan Sökmen, Dımaşk Atabegi Tuğtekin’e yardıma giderken yolda hastalanarak, 1104 yılında vefat etti.

      Sökmen’den sonra yerine geçen oğlu İbrahim Bey, muktedir bir hükümdar olamadı. O, daha çok Mardin’de hakimiyetini tesis eden amcası İlgazi’ye tabi oldu. Daha sonra Davud ve Kara Arslan dönemlerinde, Anadolu Selçukluları'na tabi olan Artuklular, Nureddin Muhammed devrinde, Eyyubîler'in hakimiyeti altına girdiler. 1231 yılında, Hısnkeyfa ve Diyarbekir üzerine sefere çıkan Eyyubî Hükümdarı Melik Kâmil, Artukluların bu şubesine son verdi. Hükümdarlığını kaybeden Hısnkeyfa kolunun son Artuklu emiri Melik Mes’ud, Moğollar tarafından öldürüldü. Hısnkeyfa ve Amid Artuklularına kurucusundan dolayı, Sökmenliler de denir.

      2. Harput Artukluları (1185 - 1233)

      Artuk Beyin torunu Belek bin Behram, 1112 yılında, Harput ve Palu’ya hakim olarak, bölgede kendi beyliğini kurmuştu. Amcaları Sökmen ve İlgazi ile birlikte, bütün ömrünü haçlılarla mücadeleye harcayan Belek Bey'in gösterdiği kahramanlık, İslam âleminde destanlaşmıştır. Belek Bey, 6 Mayıs 1224’de muhasara altında tuttuğu Menbiç kalesinden atılan bir okla şehid edildi.

      Belek Beyin ölümünden sonra Harput, 1185 yılına kadar Hısnkeyfa Artuklularının idaresi altında kaldı. Bu tarihte Artuklu hükümdarı Nureddin Muhammed’in ölümü üzerine oğulları arasında başgösteren saltanat mücadelelerinde, İkinci Sökmen, hakimiyeti ele geçirdi. Bu durum üzerine, diğer oğlu İmadeddin Ebu Bekr, Harput ve çevresine hakim olarak, beyliğini ilan etti. Ebu Bekr, 1204 yılında ölünce, yerine Nizameddin İbrahim geçti. Nizameddin İbrahim’in ölümünden sonra, Harput Artukluları, Eyyubîlere tabi oldular. 1185 yılında ise, Anadolu Selçuklu Devleti kumandanlarından Kemaleddin Kayar, Eyyubîleri, Harput civarında bozguna uğrattıktan sonra, şehri alarak Artukoğulları Beyliği Harput şubesine son verdi.

      3. Mardin Artukoğulları (1106 - 1409)

      Artuk Beyin ölümünden sonra, beş yıl, kardeşi Sökmen ile beraber Kudüs valiliğinde bulunan Necmeddin İlgazi, buradan ayrıldıktan sonra, Selçuklu meliki Dukak’ın yanına giderek, Haçlılarla mücadeleye atıldı. Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar döneminde, dört yıl, Bağdat şahneliği görevinde bulundu. İlgazi, bu vazifeden alındıktan sonra, yeğeni İbrahim’in elinden Mardin’i zaptederek, burada Mardin Artukoğulları veya İlgaziler denilen Artukoğulları kolunu kurdu.

      Mardin’den sonra Nusaybin’i ele geçiren İlgazi, Sultan Tapar’ın emriyle Haçlılara karşı düzenlenen 1112 seferlerine katıldı. Emir Mevdud komutasında olarak Urfa’nın kuşatmasına katılan İlgazi, kalenin zaptına muvaffak olamadı. Ancak, Harran, Haçlıların elinden alındıktan sonra, İlgazi’ye devredildi. 1117’de Halep’i alan İlgazi, buranın idaresini oğlu Timurtaş’a verdi. Antakya Haçlıları üzerine sefer düzenleyip, 1119’da şehir civarında yapılan muharebede, büyük bir zafer kazandı. Bu savaşta Antakya kontu Rogen dahil, Haçlı ileri gelenleri öldürüldü. Akdeniz sahiline kadar ilerlenip, çok ganimet alındı. İlgazi, Haçlıları kuzeyde de takip edip, Göksun’a kadar ilerledi. Böylece, Haçlıların kuvveti kırıldı, karşı tedbir almalarının önüne geçildi. Selçuklu Sultanı Mahmud, İlgazi’nin muzafferiyetinden ziyadesiyle memnun olup, 1120’de Meyyafarikin’i (Silvan) ona verdi.

      1122 senesinde vefat eden İlgazi, adaleti, ihsanı ve halka hizmeti ile meşhurdu. Diğer memleketlere kıyasla Mardin ve Halep'te vergileri hafifletmek suretiyle halkın sevgisini kazandı. Hakim olduğu bölgede Asayiş, nizam ve intizamı sağlayan İlgazi, imar faaliyetlerine de büyük önem verdi.

      İlgazi’nin ölümünden sonra oğullarından Süleyman, Meyyafarikin’e; Timurtaş, Mardin’e; yeğeni Süleyman da Halep’e hakim oldular. Bu sırada diğer yeğeni Belek de, Harput ve Palu civarında kendi beyliğini kurdu. Süleyman’ın ölümünden sonra Hüsameddin Timurtaş, Mardin şubesine daha geniş bir şekilde sahip oldu. Timurtaş’ın 1154 yılında ölümünden sonra yerine oğulları arasında en liyakatlisi olan Necmeddin Alp geçti. Bu bey döneminde Mardin Artukoğulları ile Hısnkeyfa Artukluları arasında sıkı bir dostluk ve işbirliği sağlandı. Güneydoğu Anadolu Bölgesi, bu sayede imar ve medeniyet yolunda ilerledi. Necmeddin Alp, yirmi iki yıl saltanat sürdükten sonra 1176 senesinde vefat etti. Necmeddin Alp dönemi, Artukoğullarının en parlak yılları oldu. Bundan sonra Artuklu ülkesi, önce Eyyubîler, sonra da Moğolların baskısı altında kaldı. Moğollara bağlı olarak saltanatlarını devam ettiren silik beyler döneminden sonra, Mardin Artukoğulları 1408 yılında Karakoyunlular tarafından ortadan kaldırıldı.

      Artuklular, Büyük Selçuklu Devleti'ne tabi olduklarından, devlet teşkilatı, müessesesi ve idare tarzı Selçuklulara benziyordu. Devletin temel siyaseti cihad, Haçlılar ve İslam alemindeki sapık ideolojiler ile mücadele idi. Anadolu’nun Türkleşip İslamlaşmasında büyük hizmetleri geçti. Artukluların hakim oldukları bölgelerde Türklerden başka Arap, Süryani, Rum, Ermeni ve bir miktar da Yahudi vardı. Her millet, kendi lisanını konuşurdu. Türkler ve Araplar Müslüman, Ermeni ve Rumlar Hıristiyan, Süryaniler kendi mezheplerinde idiler. Artuklu hükümdarları ve devlet adamları, ilme meraklı olup, ilim ve irfan müesseseleri kurup, âlimleri himaye ettiler. Meşhur fıkıh alimi Şihabüddin-i Sühreverdi, Artuklulardan çok hürmet görüp; Elvah el-İmadiyye adlı eserini İmadüddin Ebu Bekr’e arz etti. Kemaleddin Ebu Salim, Ebu Ali el-Sofi, Cezeri ve Bedi’uzzeman, eserler yazıp, Artuklu hükümdarlarına ithaf ettiler. Ayrıca, pek çok âlim, nakli ve akli ilimlerde eserler yazdılar.

      Artuklu hükümdarları saray ve şehirlerde kurdukları kütüphanelerde, binlerce ciltlik kitaplar toplamışlardır. Artukluların inşa ve imar faaliyetleri, mimari eserleri çok meşhur idi. Artuklular, Orta Asya ve İslam alemindeki mimariyi birleştirip kaynaştırarak, kıymetli eserler inşa ettiler. Artuklu ülkesindeki iktisadi yükselişe paralel olarak, ihtiyaca ve lüzumuna göre; hükümdar, devlet adamları, hanedan mensupları ve hayırseverler; cami, medrese, imaret, zaviye, türbe, hastane, hamam, çarşı, han, köprü, kervansaray, kale ve surlar ile memleketi süsleyip, medeniyet diyarı haline getirdiler. Bunlardan en meşhurları:

      Mardin’de Emineddin ve Cami’ el-Asfar da denilen Necmeddin külliyeleri; Harput, Silvan, Mardin, Koçhisar (Kızıltepe) Ulu Camileri, Harput Alacalı Cami, Mardin’de Latifiye de denilen Abdüllatif Camii, Bab-es-Sur da denilen Melik Mahmud Camii; medreselerden ise Mardin’de Hatuniye de denilen Sitti Radviyye, Ma’rufiye, Şehidiye, Melik Mensur, Altunboğa, Zinciriyye de denilen Sultan İsa, Harzem’de Tacüddin-i Mes’ud, Diyarbekir’de Mes’udiyye ve Zinciriyye medreseleri; hamamlardan Mardin’de Maristan, Radviyye, Yeni Kapı ve Ulu Cami. Harput’ta dere hamamları, Hısnkeyfa, Haburman Botaman Suyu, Deve Geçidi köprüleri, ayrıca Hısnkeyfa Sarayı, Diyarbekir İçkale Sarayı, Mardin’de Firdevs Köşkü, Silvan’da Darü’l-Acemiyye Sarayı, Diyarbekir’de Ulu Beden, Yedi Kardeş Burçlar, Harput Kalesi ve zamanın tahribatına uğramış pek çok eser inşa ettirdiler. Bunlardan bazıları hala kullanılıp, hizmet vermektedir. Artuklu şehirlerinden Mardin, Diyarbekir, Hısnkeyfa (Hasankeyf), Meyyafarikin (Silvan), Duneyser (Koçhisar, Kızıltepe), Nusaybin, Dara, Harput ve Halep havalisindeki Artuklu eserlerinin mimari yapısı, sanatkârlığı, zarifliği, tezyinatı, kullanılan malzemenin seçimi çok ustaca olup, şaheser mahiyettedir.
      reco_54
      reco_54
      Ödüllü Üye
      Ödüllü Üye


      Kayıt tarihi : 12/03/08
      Erkek
      Mesaj Sayısı : 1666
      Burç Sembolü : Terazi / 24 Eylül - 23 Ekim
      Yaş : 53
      Mesleği : Otomativ
      Medeni Durumu : Evli
      Çocuk Sayısı : 1
      Eğitim Durumu : Lise
      Yaşadığı Şehir / Ülke : Bursa
      Resim Resim : ---
      Yasaklanma Sebebi Yasaklanma Sebebi : ---
      Sevdiğim Sözler Sevdiğim Sözler :
      İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur.
      Site Puanı Site Puanı : 583
      Rep Puanı Rep Puanı : 81

      D.Bakır'ın Türklükle ilgili unutulan özelliği Empty Türk Devletleri - Akkoyunlu Devleti (Akkoyunlular)

      Mesaj tarafından reco_54 Paz 22 Şub. 2009, 4:25 pm

      Akkoyunlular (Akkoyunlu Devleti)

      Akkoyunlu oymağının Doğu Anadolu'ya geliş tarihi hakkında güvenilir bilgiyi, Akkoyunlu hanedanının tarihi olan, Ebû Bekr-i Tihrânî'nin Kitâb-ı Diyarbekriyye'sinde bulmak mümkündür. Devletin kurucusu Karayülük Osman Bey'i, Bayındır Han vasıtasıyla, 52. göbekte Oğuz Han'a bağlayan yazar, oymağın ilk önce XIII. asrın başlarında Doğu Anadolu'da göründüğünü, Moğol istilâsına karşı koyduklarını, giderek Diyarbekir havâlisine hâkim olup, bu arada Trabzon Rum Devleti'ne ve Gürcülere karşı da seferlere giriştiklerini kaydeder.Konar-göçer bir Türkmen topluluğu olan Akkoyunlular'ın adlarının, besledikleri sürülerden verilmiş olması muhtemeldir. Çeşitli Farsça ve Arapça kaynaklar, Akkoyunlular'ın menşe'lerinden bilgi vermeksizin, Selçuklu ve Artuklu beylerinden olduklarını ifade etmelerine karşılık, yukarda zikredilen Akkoyunlu tarihi olan Kitab-ı Diyarbekriye'de, Akkoyunluların, Oğuz Han neslinden geldikleri belirtilmektedir.
      Buna göre, Oğuzlar'ın Bayındır boyunun bir oymağı olan Akkoyunlular'ın, Peygamber efendimiz devrinde (VII. yüzyıl) Kıpçak ülkesine, oradan da Ârran Ovası'na geldiklerini, Selçuklular döneminde bu devletin hizmetine girdiklerini ve Diyarbakır bölgesinin kendilerine ikta olarak verildiğini kaydetmektedir
      ...

        Forum Saati Cuma 26 Nis. 2024, 3:51 pm