Çocukluğumuzun cansız can dostları
Bebek, dünyanın en eski oyuncağı olarak bilinir. Teknoloji ne kadar ilerlese de çocuk ve çocukluk var olduğu sürece bebekler de var olacaktır. Bu bir bakıma çocukların oyunlarında hatta kurdukları küçücük dünyalarında anne, baba, kardeş, arkadaş veya kendilerine yer verme isteğinden doğmuştur. Psikologlar dahi çocukların oyuncak bebeklerine davranış biçimlerini inceleyerek aile içi şiddete maruz kalıp kalmadıklarını, anne ve babanın ev içindeki davranışlarının çocuğu nasıl etkilediğini ve daha birçok konuyu gözlemledikleri bilinmektedir.
Hitit, Frig, Bronzçağ ve Cilalıtaş devri tabakalarında bulunan ve dini törenlerde yer aldığı sanılan heykelciklerin bir kısmının oyuncak bebek olduğu, bir kısmının da ana tanrıça kültü ile ilgili olduğu anlaşılmıştır. Burdur yakınlarındaki Hacılar höyüğünde yapılan kazılarda kilden yapılmış, yüzleri boyalı, çıplak başlarına sonradan saç kondurulmuş figürlere rastlanılmıştır. Eski Mısır'da ve Amerika yerlilerinin yaşadığı bölgelerde yapılan çalışmalarda da ağaç bebek ve tanrı heykelleri yine yan yana bulunmuştur. Ancak yerlilerin bebek figürlerini büyü yapmak amacıyla kullandıkları da bilinmektedir. Afrika’daki bebekler, genel görünüşleri ile, oyulmuş tahta fetişleri andırır. Oranj'da Fingo halkı, bebeği uğur sayar, çocukları olana kadar yanlarında taşırdı, Eski Japonya'da ise bebekler canlı olarak görünüz ve giydirilir, hatta beslenirdi.
Çok genç yaşta evlenilen Hindistan'da Müslüman ve Mecusilerde bir kız evlenirken itina ile giydirilmiş bebekler hediye edilirdi. Doğunun geri kalmış bazı toplumlarında ise içinde cinlerin bulunduğuna inanıldığı için kız çocuklarına bebek verilmezdi. Türkiye'de bebeğin dini ve sıhhi rolleri vardır. Anadolu köylerinde daha çok yağmur dualarında ve bahar törenlerinde büyüsel özellikler taşıyan bir sembol olarak kullanılırdı. Bunlar Hemecik, Korçak, Çömçe, Gelin Karaçör oyunu gibi adlar alır. Görüldüğü gibi, tüm dünyada ve Türkiye'de bebek oyun amacıyla olduğu gibi, büyü amacıyla da kullanılan bir sembol olmuştur. Bebekçiliğin bir sanat dalı olarak ortaya çıkışı ise 20. yüzyıl başlarına rastlar. Dünyada ilk bebek sergisi, Kızılay, Kızılhaç, Kızılarslan ve Güneş derneklerinin katılımı ile 1936 yılında Taksim Belediye Bahçesi'nde açılmıştır.
Bebek nasıl yapılır?
Bebek sanatında iki tür teknik kullanılır. Birincisinde başa kumaş gerilir, yüz hatları dikiş atılarak belirlenir ve iğne ile anlam kazandırılır, ikinci teknikte ise, tel ve kağıt üzerine sarılan başın üzerine pamuk katları kitre ile yapıştırılarak işlenir. Bir heykeltıraş titizliği ile çalışılır. Pamuk kuruduktan sonra boyama işlemine geçilir. El ve ayak için ince tel üzerine parmaklar ayrı ayrı kitre ve pamukla sarılır. Daha sonra parmaklar bir araya getirilerek iplikle bağlanır. Pamukla etlendirilip, parmaklara hareket verilir.
Kuruduktan sonra boyanır. Ayaklara bacak için kalın tel, kollara ise daha ince tel kullanılır. Bu eklenen tellerin üzerine yumuşak pelür kağıdı sarılır. Kollar, bacaklar ve baş hazırlandıktan sonra, hepsi bağlanarak birleştirilir. Bu işlem yapılırken insan vücudundaki 1/7 oranına dikkat edilir. Beden kağıtla beslenip etlendirilir. Kuruduktan sonra boyanır. Son aşama olan kostüm hazırlanmadan önce, hangi yörenin kıyafeti giydirilecekse o kostüm hakkında araştırma yapmak lazımdır. Kostüm dikilirken antik kumaşlar kullanılıp, otantik nakışlarla zenginleştirilir.
Bebek, dünyanın en eski oyuncağı olarak bilinir. Teknoloji ne kadar ilerlese de çocuk ve çocukluk var olduğu sürece bebekler de var olacaktır. Bu bir bakıma çocukların oyunlarında hatta kurdukları küçücük dünyalarında anne, baba, kardeş, arkadaş veya kendilerine yer verme isteğinden doğmuştur. Psikologlar dahi çocukların oyuncak bebeklerine davranış biçimlerini inceleyerek aile içi şiddete maruz kalıp kalmadıklarını, anne ve babanın ev içindeki davranışlarının çocuğu nasıl etkilediğini ve daha birçok konuyu gözlemledikleri bilinmektedir.
Hitit, Frig, Bronzçağ ve Cilalıtaş devri tabakalarında bulunan ve dini törenlerde yer aldığı sanılan heykelciklerin bir kısmının oyuncak bebek olduğu, bir kısmının da ana tanrıça kültü ile ilgili olduğu anlaşılmıştır. Burdur yakınlarındaki Hacılar höyüğünde yapılan kazılarda kilden yapılmış, yüzleri boyalı, çıplak başlarına sonradan saç kondurulmuş figürlere rastlanılmıştır. Eski Mısır'da ve Amerika yerlilerinin yaşadığı bölgelerde yapılan çalışmalarda da ağaç bebek ve tanrı heykelleri yine yan yana bulunmuştur. Ancak yerlilerin bebek figürlerini büyü yapmak amacıyla kullandıkları da bilinmektedir. Afrika’daki bebekler, genel görünüşleri ile, oyulmuş tahta fetişleri andırır. Oranj'da Fingo halkı, bebeği uğur sayar, çocukları olana kadar yanlarında taşırdı, Eski Japonya'da ise bebekler canlı olarak görünüz ve giydirilir, hatta beslenirdi.
Çok genç yaşta evlenilen Hindistan'da Müslüman ve Mecusilerde bir kız evlenirken itina ile giydirilmiş bebekler hediye edilirdi. Doğunun geri kalmış bazı toplumlarında ise içinde cinlerin bulunduğuna inanıldığı için kız çocuklarına bebek verilmezdi. Türkiye'de bebeğin dini ve sıhhi rolleri vardır. Anadolu köylerinde daha çok yağmur dualarında ve bahar törenlerinde büyüsel özellikler taşıyan bir sembol olarak kullanılırdı. Bunlar Hemecik, Korçak, Çömçe, Gelin Karaçör oyunu gibi adlar alır. Görüldüğü gibi, tüm dünyada ve Türkiye'de bebek oyun amacıyla olduğu gibi, büyü amacıyla da kullanılan bir sembol olmuştur. Bebekçiliğin bir sanat dalı olarak ortaya çıkışı ise 20. yüzyıl başlarına rastlar. Dünyada ilk bebek sergisi, Kızılay, Kızılhaç, Kızılarslan ve Güneş derneklerinin katılımı ile 1936 yılında Taksim Belediye Bahçesi'nde açılmıştır.
Bebek nasıl yapılır?
Bebek sanatında iki tür teknik kullanılır. Birincisinde başa kumaş gerilir, yüz hatları dikiş atılarak belirlenir ve iğne ile anlam kazandırılır, ikinci teknikte ise, tel ve kağıt üzerine sarılan başın üzerine pamuk katları kitre ile yapıştırılarak işlenir. Bir heykeltıraş titizliği ile çalışılır. Pamuk kuruduktan sonra boyama işlemine geçilir. El ve ayak için ince tel üzerine parmaklar ayrı ayrı kitre ve pamukla sarılır. Daha sonra parmaklar bir araya getirilerek iplikle bağlanır. Pamukla etlendirilip, parmaklara hareket verilir.
Kuruduktan sonra boyanır. Ayaklara bacak için kalın tel, kollara ise daha ince tel kullanılır. Bu eklenen tellerin üzerine yumuşak pelür kağıdı sarılır. Kollar, bacaklar ve baş hazırlandıktan sonra, hepsi bağlanarak birleştirilir. Bu işlem yapılırken insan vücudundaki 1/7 oranına dikkat edilir. Beden kağıtla beslenip etlendirilir. Kuruduktan sonra boyanır. Son aşama olan kostüm hazırlanmadan önce, hangi yörenin kıyafeti giydirilecekse o kostüm hakkında araştırma yapmak lazımdır. Kostüm dikilirken antik kumaşlar kullanılıp, otantik nakışlarla zenginleştirilir.