Otizm Yaşam Süresini Kısaltan Bir Hastalık Değildir.
Nasıl bir gelecek onlar bekler?
Otistikler için öğrenme bitmez. Sosyal beceri ve iletişimlerindeki sorunlar devam eder. İlgi alanları hep dar kalır.
Genel olarak kabul edilen görüş, bir otistik çocuğun zeka düzeyi ne kadar iyiyse, hastalık belirtilerinin zamanla
o kadar azalacağı ve çevresiyle uyumunun o kadar artacağı yönündedir. 5 yaşına kadar az da olsa
konuşmayı başarmış çocuklarda otizmin daha iyi seyrettiği kabul edilir, ancak bu saptama da her zaman geçerli değildir. Daha çok sözel olmayan iletişim yolları geliştirmis, yani kendini işaret el-kol hareketleri, mimik vücut diliyle ifade eden bazı otistiklerinde büyürken daha iyi uyum geliştirdikleri görülebilmektedir. Yine özel geliştirilen tekniklerle ( augmentative communication ), konuşmayan otistiklere yıllar sonra birşeyler öğretmek olanaklı hale gelmiştir. Epilepsi, saldırganlık gibi ek sorunların olmaması da
iyi gidiş açısından önemlidir.
Otistikleri yıllarca takip eden deneyimli uzmanlar, düşük zeka düzeyindeki otistik hastalara ömürlerinin sonuna
kadar bakmak gerektiğini, bu tarz hastaların aile içinde, grup evlerinde, bazen de bu konuda hizmet veren
kurumlarda yaşamak zorunda olduğunu saptamışlardır. Yaş ilerdikçe birçok otistik topluma uyum sağlar, hatta
yüksek fonksiyonlu olanlar iyi tanımlanmış belli etkinlikleri gerçekleştirebilirler. Az da olsa bir kısımı minimal
destekle evinde bağımsız yaşayabilir. Ancak otistiklerin çok azı tamamen bağımsız yaşar. Çok azı evlenir ve
aile oluştururlar, fakat doğacak çocukların bu durumdan etkilenme riskleri yüksektir. Otistikler konserlere,
spor karşılaşmalarına giderken, kütüphaneler ve yüzme havuzlarından yararlanırken hep yardıma muhtaçtırlar.
Alışverişe gitme, bir lokantada yemek yeme gibi etkinliklerden hoşlanırlar. Bireysel sportif aktiviteleri,
örneğin yüzmeyi, bisiklete binmeyi veya bovling oynamayı severler. Çok az otistik araba kullanabilirken, bir kısmı
kamu taşıma araçlarını yeğler. Ancak büyük bir kısmı kendi kendine bir yerden bir yere gidemez.
Otistiklerin kendi başlarına yapabilecekleri işler de vardır. Ama sürekli gözetim altında olmaları gerekir.
Onları hoşlandıkları ve yapabilecekleri işlere yönlendirmek gerekir. Bazı otistiklerin karar vermenin
minimal olduğu alanlarda ve iyi düzenlenmiş işlerde çalışmaları olanaklıdır. Özellikle resimlendirilmiş
veya yazılı talimatlarla, yapacakları işi adım adım belirleyen listelerle çalışmaları sağlanabilir. Kütüphane
işleri, bilgisayar verilerinin girilmesi, bilgisayar programcılığı, temizlik işleri, mutfak işleri, paketleme işleri,
ofis işleri, gazete dağıtımcılığı ve bahçe bakımı yapabilecekleri işler arasındadır.
Yaşı büyüyen otistik çocuklarda depresyon riski yüksektir; çünkü yetersizliklerinin farkına varmaya başlarlar.
Bu da onları daha huzursuz, daha mutsuz kılabilir, hatta intihar riski bile söz konusu olabilir.
Asperger Sendromu olan çocuklarda zehirleme, yangın çıkarma, öldürme denemeleri yapma gibi ağır
davranış bozuklukları görülebilir.
Kaynak; DOÇ. DR. BARIŞ KORKMAZ ( YAĞMUR ÇOCUKLAR - Otizm Nedir? ) Kitabı
Nasıl bir gelecek onlar bekler?
Otistikler için öğrenme bitmez. Sosyal beceri ve iletişimlerindeki sorunlar devam eder. İlgi alanları hep dar kalır.
Genel olarak kabul edilen görüş, bir otistik çocuğun zeka düzeyi ne kadar iyiyse, hastalık belirtilerinin zamanla
o kadar azalacağı ve çevresiyle uyumunun o kadar artacağı yönündedir. 5 yaşına kadar az da olsa
konuşmayı başarmış çocuklarda otizmin daha iyi seyrettiği kabul edilir, ancak bu saptama da her zaman geçerli değildir. Daha çok sözel olmayan iletişim yolları geliştirmis, yani kendini işaret el-kol hareketleri, mimik vücut diliyle ifade eden bazı otistiklerinde büyürken daha iyi uyum geliştirdikleri görülebilmektedir. Yine özel geliştirilen tekniklerle ( augmentative communication ), konuşmayan otistiklere yıllar sonra birşeyler öğretmek olanaklı hale gelmiştir. Epilepsi, saldırganlık gibi ek sorunların olmaması da
iyi gidiş açısından önemlidir.
Otistikleri yıllarca takip eden deneyimli uzmanlar, düşük zeka düzeyindeki otistik hastalara ömürlerinin sonuna
kadar bakmak gerektiğini, bu tarz hastaların aile içinde, grup evlerinde, bazen de bu konuda hizmet veren
kurumlarda yaşamak zorunda olduğunu saptamışlardır. Yaş ilerdikçe birçok otistik topluma uyum sağlar, hatta
yüksek fonksiyonlu olanlar iyi tanımlanmış belli etkinlikleri gerçekleştirebilirler. Az da olsa bir kısımı minimal
destekle evinde bağımsız yaşayabilir. Ancak otistiklerin çok azı tamamen bağımsız yaşar. Çok azı evlenir ve
aile oluştururlar, fakat doğacak çocukların bu durumdan etkilenme riskleri yüksektir. Otistikler konserlere,
spor karşılaşmalarına giderken, kütüphaneler ve yüzme havuzlarından yararlanırken hep yardıma muhtaçtırlar.
Alışverişe gitme, bir lokantada yemek yeme gibi etkinliklerden hoşlanırlar. Bireysel sportif aktiviteleri,
örneğin yüzmeyi, bisiklete binmeyi veya bovling oynamayı severler. Çok az otistik araba kullanabilirken, bir kısmı
kamu taşıma araçlarını yeğler. Ancak büyük bir kısmı kendi kendine bir yerden bir yere gidemez.
Otistiklerin kendi başlarına yapabilecekleri işler de vardır. Ama sürekli gözetim altında olmaları gerekir.
Onları hoşlandıkları ve yapabilecekleri işlere yönlendirmek gerekir. Bazı otistiklerin karar vermenin
minimal olduğu alanlarda ve iyi düzenlenmiş işlerde çalışmaları olanaklıdır. Özellikle resimlendirilmiş
veya yazılı talimatlarla, yapacakları işi adım adım belirleyen listelerle çalışmaları sağlanabilir. Kütüphane
işleri, bilgisayar verilerinin girilmesi, bilgisayar programcılığı, temizlik işleri, mutfak işleri, paketleme işleri,
ofis işleri, gazete dağıtımcılığı ve bahçe bakımı yapabilecekleri işler arasındadır.
Yaşı büyüyen otistik çocuklarda depresyon riski yüksektir; çünkü yetersizliklerinin farkına varmaya başlarlar.
Bu da onları daha huzursuz, daha mutsuz kılabilir, hatta intihar riski bile söz konusu olabilir.
Asperger Sendromu olan çocuklarda zehirleme, yangın çıkarma, öldürme denemeleri yapma gibi ağır
davranış bozuklukları görülebilir.
Kaynak; DOÇ. DR. BARIŞ KORKMAZ ( YAĞMUR ÇOCUKLAR - Otizm Nedir? ) Kitabı