Herhangi bir çocuğa büyüyünce ne olmak istediğini sorduğumuzda aldığımız yanıtlar genellikle çoğu yetişkinin hayal gücünü zorlayacak niteliktedir: Astronot, kraliçe, örümcek adam ya da Formula yarışçısı. Büyüdükçe geleceğe dair kurduğumuz hayaller de azalıp sönükleşir. Harvard Üniversitesi'nden psikolog Dona Addis, Alana Wong ve Daniel Schacter yetişkinlerin hayal gücündeki bu düşüşü yıllar içinde belleklerinin de zayıflamasıyla ilişkilendirmiş. Diğer bir deyişle, geçmişini hatırlamakta zorluk çeken yetişkinlerin geleceğe yönelik yaratıcı senaryolar oluşturmalarının da zorlaştığını ileri sürmüşler.
Çoğu çocuk, büyüyünce örümcek adam gibi bir kahraman olmayı düşler.
Araştırmaya göre geçmişte yaşadığımız kişisel anılarımızı depo eden episodik bellek (olay belleği) öznel zamanda kendimizi geri ya da ileri bir noktada yansıtabilmemize yardımcı oluyor. Diğer bir deyişle, olay belleğimiz güçlüyse geçmişteki bir anımızı hatırlamamız kolaylaştığı gibi, geleceğe yinelik fikir yürütmekte de bir o denli başarılı olabiliyoruz. Çünkü geleceğe yönelik oluşturacağımız yaratıcı bir senaryoda geçmişe dair deneyimlerimizden derlediğimiz detayları kullanıyoruz. Büyüdükçe belleğimiz zayıfladığından hayal gücümüz de eski rengini kaybetmeye başlıyor.
Araştırmacıların bu kuramı, yetişkinlerin hayal gücüdeki düşüşü açıklamaya odaklanmış görünse de, çocukların hayal gücünün nasıl bu denli zengin olabildiği konusunda yetersiz kalıyor gibi. Bu zenginliğin altında, dünyanın genel geçer fizik kurallarını henüz tam olarak keşfetmemiş olmaları yatıyor olabilir. Çevresinde gördüğü pek çok şeyi halen büyük bir merakla karşılayan çocukların, yetişkinlerin zihinlerindeki katı dünya bilgilerini henüz kurmamış olduklarından hayal güçlerinin de daha geniş olduğunu söyleyebiliriz. Öyle ki, tenis oynayan birini ilk kez gören bir çocuk için elindeki delikli sopayla küçücük bir topu yakalamaya çalışan bir yetişkin ne kadar "doğal"sa (?!?), binalara tırmanan örümcek adam da o kadar "doğal" olabilir.
Kaynak: ScienceDaily, Ocak 2008.
alıntı--
Çoğu çocuk, büyüyünce örümcek adam gibi bir kahraman olmayı düşler.
Araştırmaya göre geçmişte yaşadığımız kişisel anılarımızı depo eden episodik bellek (olay belleği) öznel zamanda kendimizi geri ya da ileri bir noktada yansıtabilmemize yardımcı oluyor. Diğer bir deyişle, olay belleğimiz güçlüyse geçmişteki bir anımızı hatırlamamız kolaylaştığı gibi, geleceğe yinelik fikir yürütmekte de bir o denli başarılı olabiliyoruz. Çünkü geleceğe yönelik oluşturacağımız yaratıcı bir senaryoda geçmişe dair deneyimlerimizden derlediğimiz detayları kullanıyoruz. Büyüdükçe belleğimiz zayıfladığından hayal gücümüz de eski rengini kaybetmeye başlıyor.
Araştırmacıların bu kuramı, yetişkinlerin hayal gücüdeki düşüşü açıklamaya odaklanmış görünse de, çocukların hayal gücünün nasıl bu denli zengin olabildiği konusunda yetersiz kalıyor gibi. Bu zenginliğin altında, dünyanın genel geçer fizik kurallarını henüz tam olarak keşfetmemiş olmaları yatıyor olabilir. Çevresinde gördüğü pek çok şeyi halen büyük bir merakla karşılayan çocukların, yetişkinlerin zihinlerindeki katı dünya bilgilerini henüz kurmamış olduklarından hayal güçlerinin de daha geniş olduğunu söyleyebiliriz. Öyle ki, tenis oynayan birini ilk kez gören bir çocuk için elindeki delikli sopayla küçücük bir topu yakalamaya çalışan bir yetişkin ne kadar "doğal"sa (?!?), binalara tırmanan örümcek adam da o kadar "doğal" olabilir.
Kaynak: ScienceDaily, Ocak 2008.
alıntı--