HERKONU FORUM SİTESİ

Herkonu Forum Sitesi'ne Hosgeldiniz.

ALLAH'TAN UTANANDAN HER ŞEY UTANIR FLAPPINGBUTT

Ailemize katilmak ister misiniz ? glsme


Join the forum, it's quick and easy

HERKONU FORUM SİTESİ

Herkonu Forum Sitesi'ne Hosgeldiniz.

ALLAH'TAN UTANANDAN HER ŞEY UTANIR FLAPPINGBUTT

Ailemize katilmak ister misiniz ? glsme

HERKONU FORUM SİTESİ

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

HERKONU


    ALLAH'TAN UTANANDAN HER ŞEY UTANIR

    reco_54
    reco_54
    Ödüllü Üye
    Ödüllü Üye


    Kayıt tarihi : 12/03/08
    Erkek
    Mesaj Sayısı : 1666
    Burç Sembolü : Terazi / 24 Eylül - 23 Ekim
    Yaş : 53
    Mesleği : Otomativ
    Medeni Durumu : Evli
    Çocuk Sayısı : 1
    Eğitim Durumu : Lise
    Yaşadığı Şehir / Ülke : Bursa
    Resim Resim : ---
    Yasaklanma Sebebi Yasaklanma Sebebi : ---
    Sevdiğim Sözler Sevdiğim Sözler :
    İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur.
    Site Puanı Site Puanı : 583
    Rep Puanı Rep Puanı : 81

    ALLAH'TAN UTANANDAN HER ŞEY UTANIR Empty ALLAH'TAN UTANANDAN HER ŞEY UTANIR

    Mesaj tarafından reco_54 Paz 13 Nis. 2008, 7:13 pm

    ALLAH'TAN UTANANDAN HER ŞEY UTANIR



    Ma'rûf-ı Kerhi Hazretlerinin bir dayısı şehrin vâlisi idi. Vâli, bir gün şehrin kenar mahallelerini dolaşıyordu. Ma'rûf'u bir kenarda oturmuş ekmek yerken gördü. Önünde de bir köpek vardı. Bir lokma kendi yiyor, bir lokma da köpeğin ağzına veriyordu.
    Dayısı,
    - Köpekle birlikte yemeğe utanmıyor musun dedi.
    Maruf;

    Utandığım için bu zavallıyı yediriyorum dedi ve başını kaldırıp havadaki bir kuşa seslendi. Kuş uçup geldi, eline kondu ve kanadıyla başını ve gözünü örttü.
    Ma'rûf;
    -Allah'tan utanandan her şey utanır, buyurdu.

    Dayısı bu hâli görüp, bu sözü işitmekle hem hayret etti, hem de oradan uzaklaştı
    reco_54
    reco_54
    Ödüllü Üye
    Ödüllü Üye


    Kayıt tarihi : 12/03/08
    Erkek
    Mesaj Sayısı : 1666
    Burç Sembolü : Terazi / 24 Eylül - 23 Ekim
    Yaş : 53
    Mesleği : Otomativ
    Medeni Durumu : Evli
    Çocuk Sayısı : 1
    Eğitim Durumu : Lise
    Yaşadığı Şehir / Ülke : Bursa
    Resim Resim : ---
    Yasaklanma Sebebi Yasaklanma Sebebi : ---
    Sevdiğim Sözler Sevdiğim Sözler :
    İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur.
    Site Puanı Site Puanı : 583
    Rep Puanı Rep Puanı : 81

    ALLAH'TAN UTANANDAN HER ŞEY UTANIR Empty Geri: ALLAH'TAN UTANANDAN HER ŞEY UTANIR

    Mesaj tarafından reco_54 Paz 13 Nis. 2008, 7:15 pm

    bizi boş cevirmez


    Muhammed bin Câfer isimli bir genç anlattı:
    Geçim sıkıntısı içindeydik. Bir gün babam;
    "Oğlum gel İmâm-ı Askerî hazretlerine gidelim. Onun çok cömert olduğunu söylüyorlar. Bizi de boş çevirmez. Bir ihsânda bulunabilir." dedi.
    Ben de
    "Peki, baba sen onu hiç gördün mü?" deyince;
    Babam:
    "Hayır" diye cevap verdi.
    Daha sonra beraber yola çıkınca bana;
    "Beş yüz akçe verse, iki yüz akçesi ile elbise, iki yüz akçesi ile de un, geri kalanla da diğer ihtiyaçlarımızı alırız." dedi.
    Ben de;
    "Bana da üç yüz akçe verse, yüz akçe ile elbise, yüz akçe ile yiyecek ve yüz akçesi ile de merkep alıp, Kûhistan tarafına gitsem." dedim.
    İmâm-ı Askerî hazretlerinin kapısına geldiğimizde, kapıya birisi çıkarak, babamı ve beni ismimizle çağırdı ve içeri girdik. İmâm-ı Askerî hazretleri;
    "Şimdiye kadar niçin gelmediniz?" diye sordu.
    Babam da;
    "Perişan hâlimizle yanınıza gelmeye utandık." dedi.
    Ziyâretten sonra çıkıp giderken, arkamızdan hizmetçi koşarak geldi ve bir kese babama vererek;
    "Bu kesede beş yüz akçe vardır. İki yüz akçesi ile elbise, iki yüzü ile un ve yüz akçesi ile çeşitli ihtiyaçlarınızı alırsınız." dedi.
    Sonra bana dönerek bir kese de bana verdi ve;
    "Bu kesede üç yüz akçe vardır. Yüz akçesi ile elbise, yüz akçesi ile yiyecek, yüz akçesi ile de bir merkep alırsın, yalnız Kûhistan tarafına gitme." dedi.
    Sonra meydana gelen hâdiselerden, oraya gitmemin benim için iyi olmayacağını anladım.
    reco_54
    reco_54
    Ödüllü Üye
    Ödüllü Üye


    Kayıt tarihi : 12/03/08
    Erkek
    Mesaj Sayısı : 1666
    Burç Sembolü : Terazi / 24 Eylül - 23 Ekim
    Yaş : 53
    Mesleği : Otomativ
    Medeni Durumu : Evli
    Çocuk Sayısı : 1
    Eğitim Durumu : Lise
    Yaşadığı Şehir / Ülke : Bursa
    Resim Resim : ---
    Yasaklanma Sebebi Yasaklanma Sebebi : ---
    Sevdiğim Sözler Sevdiğim Sözler :
    İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur.
    Site Puanı Site Puanı : 583
    Rep Puanı Rep Puanı : 81

    ALLAH'TAN UTANANDAN HER ŞEY UTANIR Empty Geri: ALLAH'TAN UTANANDAN HER ŞEY UTANIR

    Mesaj tarafından reco_54 Paz 13 Nis. 2008, 7:28 pm

    Medine'yi Ağlatan Ezan

    Allah Resûlü hasta yatağında soğuk terler döküyor. Hazreti Aişe'nin gözü yaşlı, Hazreti Ebu Bekr'in başı yerde, Kainatın Efendisi ebedi yolculuğun eşiğinde son nefeslerini sayıyor. Medine soluk almadan bekliyor.

    Buruk yürekler, endişeli bakışlar ve köşelerde sessiz sessiz akıtılan göz yaşları... Tek istenilen şey, bir haber. Habibin sıhhat haberi. Fakat Alemlerin Rabbi daha fazla uzatmayacaktır dünya gurbetini Habibinin. Ahmedir17;nin yüreğini daha üzmeyecektir bu çöllerde.



    İşte son an... son nefes... ve Habibin dudaklarından dökülen son söz: "Er'rafiku-l a'la! Er'rafiku-l a'la!" " Yüce dost! Yüce dost!"

    Kainatın Sevgilisi ulaşıyor dostuna

    Ezan vaktidir. Resûlullah'ın yokluğundaki ilk gecenin sabahı. Bilal elini kulağına */ürmek için hazırlanıyor. Mukaddes daveti duyuracak. Lakin yüreği yanıyor. Yanık sesi, yanık yüreğiyle hepten hüzne bürünmüş başlıyor ezan-ı Muhammedi. Ve tam "Eşhedü enne Muhammederrasûlullah..." derken bir hıçkırık kopuveriyor Bilal'in ciğerlerinden. Bilal ağlıyor, sahabeler ağlıyor. Dalga dalga hüznüyle yayılıyor gülbang-ı Ahmedî. Peygamber müezzini ezanı güçlükle bitirebiliyor.

    Medine... Peygamber şehri. Hiç böyle görmemişti bu şehri Bilal. Her bir taşından göz yaşı damlıyordu sanki. İşte bu sokaklardan yürümüştü Allah Resûlü. Bu mescitte oturmuştu. Şu kütüktü yaslanıp da hutbe okuduğu. Mübarek ayaklarının değdiği toprak bu topraktı. O'nun gül kokusu sinmişti bu yerlere. Medine O'nu bulduğu gün can bulmuştu. Ama şimdi o yoktu bu şehirde. Her zerresine hasretini nakşedip göçüp gitmişti işte. Bilal Medine'de duramazdı artık. Baktığı her yönde O'nun hatırasının canlandığı, yüreğine hicran ateşleri yağdıran bu şehirde kalamazdı. Hasretini bağrına basıp Şam'a gitti. Aradan seneler geçti. Medine peygambersiz, ezanlar Bilalsiz seneler geçti. Halife defalarca Bilal'i Medine'ye çağırdı. Tüm ısrarlara rağmen peygamber müezzini kabul etmedi bu davetleri.

    Fakat bir gece Efendimiz (sav) rüyasına geldi Hazret-i Bilal'in. Allah Resûlü (sav) nurlar içinde ona bakıyor, sitemvâri bir tavırla: "Ne zamandır beldemize uğramaz oldun Ya Bilal!" diyordu. Ertesi sabah Bilal, emri alan asker gibi fırladı. Derhal Medine yollarına koyuldu. Bilal'in ne sıcakta pişen vücudu ne uzayan yollara bakan gözleri vardı. Hissettiği tek şey kalbindeki tarifsiz sızıydı. Özleten, ağlatan, yandıran bir sızı.

    Günlerce süren yolculuğun ardından Bilal, sevgilisini gömdüğü hicran şehrine ayaklarını basıyordu işte. Ve o gün Medine bir zamanlar çok iyi tanıdığı bir sesle açıyordu gözlerini sabaha. Sesi duyan daha iyi işitebilmek için kapılara koşuyordu. Sokaklara dökülen insanlar heyecan içinde birbirlerine tek bir şeyi haber veriyordu. "Bilal gelmiş! Seneler sonra Bilal Medine'ye dönmüş." Kalpler sanki yerinden çıkacaktı. Sokaklarda kadınlar, çocuklar... Medine böyle bir şey görmemişti. Bütün şehir mescide akıyordu. Onlar bu sesi hep peygamber hayattayken duymuşlardı. Bu sesi işitip de gittiklerinde mescide Allah Resûlü'nün o mübarek yüzünü görmüşlerdi yıllarca. Peki ya şimdi? İşte bu ses Bilal'in sesiydi. Yoksa Muhammed Mustafa (sav) , kainatın biricik sevgilisi şimdi de mescitte miydi? Birisi deseydi ki: "Evet, Peygamberimiz (sav) mescitte, müminleri namaza bekliyor." Şüphesiz buna inanmayan kalmayacaktı. Bir anda çağlayan hisler o koskoca hakikati unutturuvermişti. Allah Resûlü artık aralarında yoktu ve dönmesi de mümkün değildi. İşte o dem herkes koyuverdi kendini. Genç, ihtiyar, kadın, çocuk herkes herkes ağlıyordu. Her şey ortadaydı. Bu ses bu semalarda Muhammed Aleyhisselamsızdı.

    Bilal de yüreğinin yangınlarına su serpiyordu gözyaşlarıyla. O da ağlıyordu.

    Hıçkırıklara karışan bu ezan bütün Medine'yi ağlatmıştı. Bu Hazret-i Bilal'in okuduğu son ezanı oldu. Şam'a döndükten bir süre sonra o da Hakk'ın rahmetine ulaştı.


      Forum Saati Salı 07 Mayıs 2024, 7:35 am